Günümüzde değişim ve rekabet, günlük rutin halini almış ve bu koşullar altında liderlik kavramının önemi de büsbütün artmıştır. Özellikle değişim ve rekabetin yoğun olduğu dış çevre nedeniyle grupların ve toplulukların doğru amaca ve hedefe yönelik hareket etmesi için güçlü bir lidere ihtiyaç duyulmaktadır. Liderlik günümüzde bu kadar önemli bir husus haline gelmişken kavram olarak daha iyi anlayabilmek için kelime anlamına bakmak önemlidir. Liderlik kelimesinin kökeni incelendiğinde ise yol gösterme ve kılavuzluk etme kelimelerinden türediği görülmektedir. (Tannenbaum ve diğerleri, 2013).
Her ne kadar liderlik, grup, hedef ve vizyon tanımları ile ilişkilendirilmekteyse de liderlik üzerine herkesin görüş birliğinde olduğu bir tanım geliştirilmemiştir (Bass, 1991). Bunun temel nedeni liderlik kavramının statik değil aksine sürekli değişen, dinamik bir kavram olmasından kaynaklanmaktadır. Tarihsel olarak da incelendiğinde görülmektedir ki farklı tarihsel dönemlerde, farklı koşullarda, farklı coğrafyalarda liderlik kavramından ne anlaşıldığı değişmektedir. Belli bir toplumsal yapı içerisinde dahi zamanla beklentiler ve koşullar değiştiği için liderlik tanımı da aynı kültür içerisinde bile değişkenlik gösterir. O günün ihtiyaçlarına bağlı olarak liderden beklenenler değişmekte ve çok daha geniş ya da dar kapsamlı olabilmektedir (Eren, 2000).
Liderlik üzerine beklentiler farklı olunca tanımlar da farklı olmakta ve zamanla bu tanımlar değişmektedir. Durum böyle olunca lider olmak için gereken vasıflar da farklılaşmaktadır. Antik Yunan’da Platon’a göre lider olabilmenin temel şartı, bireyin uzun bir süre boyunca felsefi eğitim alması gerekliliğidir. Buna bağlı olarak liderlik kavramına ilk defa felsefi bir yaklaşım da getirilmiştir. Bu açıdan değerlendirildiğinde liderlik kavramı konusunda ilk temel teorem Platon tarafından geliştirilmiş olup felsefi çerçevede lider özellikleri şöyle tanımlanmıştır (Tabak ve diğerleri, 2007):
- Liderin süreç dışında değil aksine sürece dahil olup liderlik ettiği gruba entegre olması gerekmektedir;
- Liderlik, başvuru merci olmaktan çok yol göstermekle ve sorularla grubu yönlendirmekle yükümlüdür;
- Liderlik için en optimum düzey grup büyüklüğü belirlenmelidir yoksa liderlik etkili olmayacaktır;
- Liderin kurum ya da grubun dinamik yapısı olduğuna dikkat ederek buna göre yenilikçi olması gerekmektedir;
- Liderin gerektiğinde denetim mekanizmasını devretmesi gerekmekte olup liderin grup ya da kurum içerisinde her yerde olması mümkün değildir.
Bir başka çalışmada ise Bennis (1989) liderliği güzellik kavramına benzetmiş ve aynı güzellik gibi liderliği tanımlamanın mümkün olmadığını ancak görünce tanındığını belirtmiştir. Plato döneminden Bennis’e sonrasında günümüze kadar liderlik üzerine yüzlerce tanım yapılmıştır ve liderlik tanımı değil ancak lider özellikleri, sorumlulukları ve stilleri üzerine de yıllardır süregelen tartışmalar devam etmektedir. Ancak kesin olan bir husus varsa onun da, bir grup bireyin tek bir hedefe yönlendirilmesi geçmişten günümüze liderin en temel vasfıdır. Böylelikle başarılı ve etkin liderlik, hem grubun başarısını ifade edecektir hem de grup içerisinde bireylerin bireysel başarı ve doyumunu da olumlu etkileyecektir.
Liderlik tanımlanması zor bir kavram olmasından ötürü pek çok alanda uygulaması da farklı olmaktadır. Bilhassa eğitim alanında okul yöneticilerinin liderlik yapması, öğretmenleri, öğrencileri ve eğitim sisteminin başarısını fazlasıyla etkileyeceği varsayımı kabul edildiğinde liderliğin eğitim sistemindeki rolü büsbütün artmaktadır (Gümüşeli, 2001). Bu nedenle liderlik ve iş doyumu arasındaki ilişkinin analizi eğitim sisteminin başarısı ve geleceği açısından büyük önem arz eder. Özellikle öğretmenlerin iş doyumunun öğretmenlerin performansını ve motivasyonunu etkilediğinden okul yöneticilerinin liderlik özelliklerinin öğretmenlerin iş doyumu üzerindeki etkisi çok önemlidir.
Farklı liderlik özelliğine sahip yöneticilerin kullandıkları güç kaynakları çalışanların iş doyumu ile etkileşim halindedir. En basit haliyle liderin kullandığı güç kaynağı çalışanın işinden memnuniyetini ve başarısını etkileyecektir. Bu noktada okul ortamında lider yöneticinin kullanacağı güç kaynağı (yasal güç, uzmanlık gücü, ödül gücü, zorlayıcı güç , karizmatik güç gibi) öğretmenin işindeki başarısını ve dolayısıyla eğitimin etkinliğini artıracak veya azaltacaktır.
Çalışanların performanslarını maksimum düzeye ulaştırmak isteyen yöneticilerin, çalışanların beklentilerinin neler olduğunu bilip, bunların tatmin edilmesini sağlaması ve çalışanları motive edecek unsurları sisteme dâhil etmesi çok önemlidir (Costley, 1991). Örneğin özel okullar öğretmen seçiminde oldukça dikkatli davranarak konusunda uzman, etkili ve güncel yöntemleri en iyi şekilde kullanabilen kişileri seçmeye özen gösterirler. Bu kadar dikkatli yapılan bir seçimde öğretmenlerin yöneticilerinin hangi liderlik özelliğini ön planda tuttuğu ve bu liderlik özelliğine dayalı olarak kurumda yaygın olarak kullanılan güç kaynağını biliyor olması önem teşkil eder.
Güç kaynaklarının kullanımına dair alan yazında hem uluslararası hem de ulusal çalışmalar yer almakta olup yukarıda da analiz edildiği üzere, pek çok farklı gücün ve otorite türünün eğitim sektörü dâhil olmak üzere pek çok alanda kullanıldığı görülmektedir.Diğer taraftan, yasal, resmi ve zorlayıcı gücün kullanılarak olumsuz güdülenme ile liderin astların performansını artırabilmesinin mümkün olmadığı ya da aksine performansta düşüşe neden olduğu tespit edilmiştir (Vural ve Coşkun, 2007). Bu açıdan günümüzde liderlik konusunda geleneksel yasal, resmi ve zorlayan liderlik stillerinin etkili olduğundan bahsetmek mümkün değildir.
Liderliğin okullarda etkin olması konusunda ise ideal okul yöneticiliği ve liderliği konusunda uygulamaya konulması gereken hususlar aşağıda sıralanmıştır. (Thompson ve diğerleri, 2004 ve Cemaloğlu, 2007):
- Etkili eğitim-öğretim liderliği için öğretmenlere hedef konusunda bilgilendirecek net bir eğitim-öğretim vizyonunun oluşturulması gerekmektedir;
- Vizyonun paylaşımından ve anlaşıldığından emin olmak için eğitim kurumu içerisinde başta okul yönetimi ve öğretmenler arasında olmak üzere iletişim kanallarının işler olmasının sağlanması gerekmektedir. Bu da esasında, yukarıda da bahsedildiği üzere, sadece hedef ya da iş odaklı değil aynı zamanda kişi odaklı liderlik yaklaşımının benimsenmiş olmasını gerektirmektedir.
- Öğretmenlere karşı daha destekleyici ve yönlendirici okul yönetiminin geliştirilmesi gerekmektedir ki bu da uzmanlık gücünün okul yöneticisinde mevcut olmasını gerektirmektedir.
- Tüm bu hususların gerçekleştirilmesi için de okul yönetiminin kaliteyi, iletişimi, sürekli öğrenmeyi destekleyen bir okul kurum kültürü ve organizasyon yapısı geliştirmesi gerekli olmaktadır.
- Liderin ise tüm bu süreç içerisinde erdem ve ahlak kurallarına uygun biçimde hareket etmesi gerekmektedir ki böylelikle öğretmenlerin okul yöneticisinin talep ve isteklerini yerine getirmede tepki göstermesinin önüne geçilebilmektedir.
Günümüzde okullarda liderlik konusunda okul yöneticilerinden müdür ya da otorite figürü gibi değil aksine lider gibi davranmaları istenmektedir (Gümüşeli, 2001). Öğretmenlerle iletişim kurabilmeleri, onları yetkilendirip görüşlerini dikkate almaları, eğitim-öğretim programlarının oluşumunda ve uygulanmasında öğretmen kadrosu ile birlikte çalışmaları önem taşır. Bu çalışmalar dahilinde liderin ders gözlemleri ve zümre toplantılarına katılımları ile çalışanlarına yapıcı geri bildirimler vererek vizyon belirleyebilmeleri önemlidir.
Burcu Çubukçu
ELT Akademik Uzman
Terakki Vakfı Okulları