SBS’nin yerine getirilen Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sisteminin ilk ortak sınavları tamamlandı. 1.290.317 ortaokul 8. sınıf öğrencisi Matematik, Fen ve Teknoloji, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Türkçe, Yabancı Dil, İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük olmak üzere altı dersten 20’şer soruluk sınavlara girdi. Sınavlar arasında öğrencileri en çok zorlayan din kültürü ve ahlak bilgisi ile fen bilgisi sınavı oldu.
Genel kanı birden çok sınavın öğrenciler üzerindeki kaygıyı ve stresi artırabileceği yönündeydi, ancak yaşanan süreç bunu doğrulamadı. Kendi okullarında sınav olmak çocukları rahatlattı. Tanıdık yüz görmek güven duygusunu ve rahatlamayı sağladı ve sınav stresini de beklenenden daha çok azalttı.
Ayrıca sınavın güvenliği konusunda da pek çok kesimin ve velilerin kuşkuları vardı. Sınavın Türkiye’de olumlu hava koşullarının olduğu günlere denk gelmesi, sınavla ilgili herkesin işini kolaylaştırdı. Belli bölgelerde küçük sorunlar olsa da ilk kez denenmesine rağmen güvenlik açısından büyük sıkıntılar yaşanmadı.
Müfredat tüm ülkede aynı anda ve hızda yetiştirilebilir mi endişeleri de vardı ve bu önemliydi. İlk sınavlar için söylemek gerekirse, hemen hemen tüm derslerden ya bir ya da iki üniteden soru çıktığı için bu endişe de yersiz kaldı, okulların bazılarında tekrarlar bile yapıldığı görüldü.
Öğrencilerde sınav heyecanı ve sınav algısı çok değişmemekle beraber bu algıyı olumlulaştıracak güzel uygulamalar da oldu. Çocukların sınavlara kendi okullarında, sınıflarındaki sıra arkadaşlarıyla birlikte sınava girmeleri oldukça olumluydu. Sınavların ilk kez hafta sonu değil de hafta içi uygulanışı da normalleşme adına kaygı ve stresi azaltan bir etki sağladı.
Sonucu geleceğinizi ilgilendiren bir sıralama ve yerleştirme için kullanılacaksa sınavın önemi de artar, kaygı ve stres de. Sınava iddialı hazırlanan çocuklar için hazırlık süreci hiç değişmedi ama sınav anını kontrol etmek ve yanlış yaparsam korkusu da yanlışların doğruyu götürmemesi nedeniyle epey azaldı. Çocuklar yaşadıklarına ve hissettiklerine bakarlar. Bu nedenle çocukların ve velilerin, yanlışların doğruları götürmemesinden dolayı memnun olduğuklarını söylemek yanlış olmaz.
Müfredat dışı soru yok gibiydi. Zaman da fazlasıyla yeterliydi. Hemen hemen bir ya da iki konudan sınav olunması, sınavda çoktan seçmeli 20 soruya karşılık her soru için ortalama 2 dakika süre verilmesi güven artırıcı, pozitif uygulamalar olmuştur.
Türkçe ve matematik soruları önceki yılların bir benzeriydi. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi sorularından 4-5 tanesi bilgi ağırlıklı, ayırt edici nitelikte ve zordu. Bazı sorularda çeldiriciler güçlüydü ama öğrenciler yine de ortalama 30-35 dakikada bitirdiler. Erken çıkanlar da oldu.
Polislerin sınav salonlarında bulunmaması, olağan dışı hareketliliklerin yaşanmaması, kendi okuluna girerken üst aramalarının olmayışı, okul yöneticilerinin tanıdık olması, geç kalma gibi dertlerinin olmaması da stresin azalmasına olumlu katkı sağladı.
Bu tür sınav uygulamaları tüm normalleşme çabalarına rağmen normalin dışına taşmaktan kurtulamazlar. Önemli olan mevcut düzen ve koşullar içerisinde çocukları ve velileri rahatlatabilmek. Bunun bu ilk ortak sınavda bir ölçüde başarıldığını söyleyebiliriz.
Ancak, bundan sonra bu sınavların bu kadar olumlu yönlerini görebilmek mümkün olabilir mi bilemiyorum. Özellikle İkinci dönem sınavları 28-29 Nisan’da yapılacak o dönemde hava koşulları, ulaşım, güvenlik, müfredatın yetiştirilmesi, sınav sorularının kapsamının genişlemesi, ayırt edici soruların sayısının artırılması ve soruların güçlük derecelerinin yığılmaları önleyebilmek için ayarlanması gibi faktörler önem kazanacak.
Bakanlığın tüm hazırlıklara rağmen; Matematik ile Fen ve Teknoloji sınavından birer soruyu iptal etmesi, diğer sınavlarda tartışmalı soruların olması, pilot uygulamalarda deneme sorularının içerisine gerçek soruların karışması ya da sınav salonlarına gönderilen sınavların karıştırılması gibi güvenlik duvarını aşan pek çok hatanın bir daha yaşanmaması mümkün olmalı.
MEB, sınavların normal okul sınavlarından biri olduğunu vurgulasa ve bu konuda ısrarla bunun okul sınavı olduğunu dile getirse de okulların tatil edilmesi, sınava hazırlanmak maksadıyla öğrencilerin son günler okula gitmeyişleri, müfredatın yetiştirilmesinin 4 iş gününün tatil edilmesi nedeniyle zorlaşacağı gibi endişeler de ikinci dönem yapılacak sınavların çocuklar ve anne babalar üzerindeki baskıyı artıracağını düşünüyorum.
Birinci ortak sınavların tamamlanması ile bundan sonra bakanlığın yapması gerekenler belli, yukarıda sözü edilen aksaklıkların bir daha yaşanmamasını sağlamak. Peki, çocuklar ve anne babalar neye dikkat etmeliler, öncelikle okul başarı puanını yükseltmek için okul derslerine ağırlık vermeli ve düzenli çalışmaya devam etmeliler.
İkinci dönem sınavları daha zor ve ayırt edici olabilme ihtiyacına karşı da Fen ve Anadolu liselerini düşünüyorlarsa okul başarı puanlarını yüksek tutmayı, kolejleri düşünüyorlarsa da (Özel Okullar Birliğinin teklifi doğrultusunda bir seçme yapılacaksa) matematik, Türkçe ve Fen sorularına olabildiğince tam yapmayı sağlayacak bir düzende çalışmaya başlamalılar.
Alpaslan Dartan
Terakki Vakfı Okulları Rehberlik Uzmanı
İstanbul Türk PDR Derneği Başkanı