Levent Yerleşkemizden 11G sınıfı öğrencimiz Şevval Naz Eryüksel’in “Attila İlhan’ı Okumak, Anlamak ve Anlatmak” adlı kitapta yayımlanan edebi değerlendirme yazısı:
Attila İlhan Şiirlerinde Kadın ve Bu Temaya Bağlı Yaşanan Gerilimler
Kadın, Attila İlhan şiirlerinde en çok kullanılan temalardan biridir. Ara rejimleri, baskıcı, totaliter rejimleri yaşamanın kendi üzerinde yarattığı korku, gerilim ve baskı atmosferi şaire ve onun şiirine yansımıştır. Buna bağlı olarak kadın temasını kullanış şekli de, tanık olduğu bu gerilimlerle doğrudan bağdaşmaktadır.
Attila İlhan’da kadınlar da kadına bakış da çok yönlüdür. Bazen tanıdığı, bazen tanımadığı ya da tanıyamadığı kadınları ele alırken kimi zaman da kendi yarattığı kadınlara şiirler yazmış, onlara seslenmiştir. Bu kadınların ortak yönü, yaşanan bireysel ve toplumsal gerilimlerdir.
“ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam sanki çocuktular
bıraksam korkudan gözleri sislenir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir.” (İlhan, 2007, 33)
dizelerinde açıkça görülür ki şair kadın temasını işlerken içinde bulunduğu arayış, hüzün, korku gibi izleklerden beslenen gerilimi kullanmıştır.
Bazen de şiirlerine gerçek olaylar, gerçek kadınlar ilham vermiştir. Arabesk isimli şiiri, 80’ler dönemine hakim olan “arabesk” tavrın etkisi ve yıllar sonra Taksim Meydanı’nı yeniden gördüğündeki manzaradan kaynaklı, içine girdiği gerilimden etkilenerek yazılmıştır. Dönemde ayyuka çıkan travestiler, yeni yeni “bir Taksim demirbaşı” halini almaya başlayan lahmacuncular, torbacılar yurtdışında geçen 20 yıldan sonra şair tarafından beklenilen bir manzara değildir. Bu manzarada bir figüran olan “Çengelköy’lü Sevtap takma adıyla sokaklarda salınan transseksüeller, Arabesk şiiri için ilham olur.
“ıslığında usturalar bileniyor
bıyıkları marşandiz katarı
zulasında eroini esrarı
tutuklandıkça yenileniyor…”
…
göğüsleri hakikat birer kumru
eskiden de süslenir boyanırmış
ayak ayak üstüne atıp oturdu mu
insanda can mı bırakırmış… “ (İlhan, 1995, 17)
Yukarıda aynı şiirinden alınmış iki bölümde transseksüellerin kendi içlerindeki çatışmalardan doğan gerilim, toplumsal gerilimi de düşündürecek biçimde verilmektedir.
Kadın teması, edebiyatın her alanında olduğu gibi Attila İlhan şiirlerinde de aşk kavramına bağlı kullanılmıştır; ama bu aşk duygusu bile gerilimi beraberinde getirmiştir. Attila İlhan’ın Korkarım adlı şiirinde genele hakim olan gerilim, bu dizelere olduğu gibi yansımıştır:
“gözleri bir yangın başlangıcıdır
dudakları kırmızı alarm
uğultusu şehre yayılır
sokak sokak
tutulsam korkarım
tutulmasam” (İlhan, 1995, 24)
Sevgilinin kırmızı dudaklarını alarma benzetip tesirini sokaklarda hisseden şair her ne kadar çekici, güzel ve cazip olsa da sevgiliye tutulmaktan korkuyor. Şiirin başka mısralarında,
“gizli yılan ıslıklarıyla özsuyu zaptediyor
henüz birer iskelet gibi çıplak
aşağıdan yukarıya ağaçları
çiçekleri uyandı uyanacak
koparsam korkarım
koparmasam” (İlhan, 1995, 24)
diyerek yine gergin, kırılgan bir tablo çiziyor. Şairin geri planından gelen gerginlik duygusunun bu eserde hâlâ yanında olduğunu görüyoruz ve yazar, kadın temasını aşkın gergin ortamı üzerinden anlatıyor.
Attila İlhan, aynı eksende baskıcı rejimi, acımasız günleri, dönemin gerilim dolu atmosferini harp yangınlarını içinde taşıyan kadınlar üzerinden vermiştir. Gülşen, bu kadınlardan biridir. Korkunun Krallığı kitabında Gülşen’i hatırlayışı 40’lı yıllara ve II. Dünya Savaşına bir göndermedir:
gülşen’i hatırlar mısın/hani mavi kız
gökyüzünü sığdırmış uzun gözlerine
“hani o yaz izmir’de yaşadığımız
dokuzyüz kırkbir yazı/derinden derine
uzaklarda harp/uğuldayan bir nabız…” (İlhan, 1995, 84)
Gülşen de o dönemde yaşayan herkes gibi dünyanın karışık olduğu günlerin gerilimini hissediyor. Gülşen karakteri üzerinden hem bireysel hem de toplumsal gerilim veriliyor:
alkolle boğuyor yangını içindeki
zor olan asıl yaşamak/ölmek ne ki (İlhan, 1995, 85)
diye biten şiirde şair, güzelliği bir zamanlar dillere destan olan, liseden sonra okumayan, babası öldükten sonra İzmir’den ayrılan Gülşen’in kumaşı gerilimle dokunmuş dünyasına yönelerek sevdiğine varamama hüznünü, dengelerin değişmesinden dolayı meydana gelen iç ve dış çatışmalarına yakın bir bakış atma fırsatı yakalıyor.
Toplumsal gerilim ve zamanın getirdiği korku ve siyasi baskı ortamı dışında, şairin iç gerilimini de kadınlar üzerinden görmek mümkündür. Şairin Aysel Git Başımdan adlı şiirinde bu etki açıkça hissedilir:
“aysel git başımdan, ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum.”
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan istemiyorum.
benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
dağıtır gecelerim sarışınlığını
uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
aysel git başımdan ben sana göre değilim.
benim için kirletme aydınlığını,
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim” (İlhan, 2005, 9)
diyerek iç huzursuzluğunu ve gerilimini sevdiği kadına yansıtır. Hayattaki duruşundan, yerinden; kötülüğünden, karanlığından, çirkinliğinden hoşnutsuz olan şair, sevgiliye en güzel özellikleri yükleyerek kendi kötü yönleriyle arasındaki zıtlığı ve bu zıtlıktan doğan gerilimi gözler önüne serer. Aşkta yansıttığı gerilimi iç dünyasından hayatına “çetrefil yolculuk” olarak tanımlayan İlhan, bireysel gerilimi, aşka konu olmuş bir kadın olan Aysel, üzerinden vermektedir.
Yakup Çelik, İlhan’ın, Sisler Bulvarı ile Yasak Sevişmek kitapları arasındaki şiirlerinde yer verilen ben’in kaygıları ve gerilimi, bir başka ifadeyle teması etrafında şu yargıya varır: “Ben’in hür yaşama arzusunun arkasında siyasal baskıların, yerleşmemiş bir hürriyet ortamının varlığı dikkatlere sunulmaktadır. Attilâ İlhan, büyük şehir hayatının problemleriyle bunalan, gerilimi ve imkânsız aşkı yaşayan insanı, temelini 1951’in sonunda attığı sosyal realizm düşünceleri doğrultusunda ele alır.” (Erol, Özer, 2003)
Darbe, devrim, hürriyet, baskı gibi siyasi kavramlar, şairi 20 yaşında yakalamış, iç ve toplumsal bir gerilim içerisinde onu şekillendirmeye başlamıştır. Bu dönem öyle bir dönemdir ki şair, kadın teması üzerinden hürriyet arzusu ve aşkı bir arada vermiştir. Dönemin ana gerilim elementlerini oluşturan siyasi bağlılık ve bireye bağlılığı bir arada kullanmıştır. İlk şiir kitabındaki Harp Kaldırımında Aşk şiirinde bunu net olarak görürüz:
“sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin
acaba nasıl öğrenmişim nasıl farkında olmadan
her şey nasıl olup geçmiş nasıl barut yağmış
nasıl güneş vurmuş zehirlenmiş şehrin üstüne
şimdi hangi kıyılarda gemiler demir alıyor
güney rüzgarlarına açıp yelkenlerini
belki bir italyan kızı tüfeğine dayanmış
senin gibi barışı tasarlıyor dağlarda” (İlhan, 1998, 136)
Şair, hem gençlik heyecanını, hem gençliğin kendi doğasından gelen gerilimi, hem de siyasal çatışmaların gerilimini bu şiirde bir arada sunmaktadır.
Attila İlhan, tanığı olduğu dönemlerdeki sosyal ve siyasal olaylardan etkilenerek şiirlerinde kullandığı gerilim öğesini- ister hayali olsun, ister tanıdığı, bir kere rastlasın isterse Taksim Meydanı’nda ya da dağlarda barışı planlasın- kadınlarla bağdaştırarak eserlerine yansıtıyor. Kendi bireysel ve toplumsal gerilimlerini kadını konu aldığı şiirlerinde açığa vuruyor ve kadını bu gerilimler üzerinden somutlaştırıyor. Türk edebiyatına kazandırdığı eserleriyle bir dönemin panoramasını satır satır örüyor. Çözmek, okuyucuya ve “meraklısına” kalıyor.
KAYNAKÇA
EROL Ertan, ÖZER Halis Ahmet, “Attila İlhan’ın Sisler Bulvarı Şiiri Üzerine Bir Tahlil Denemesi” Turkish Studies, International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/1 Winter 2012. (http://turkishstudies.net/Makaleler/553750392_57_erolertan_özerhalisahmet_t.pdf- Erişim tarihi: 12/01/2015)
İLHAN Attila, Bela Çiçeği, İş Bankası Kültür Yayınları, Ekim 2005.
İLHAN Attila, Böyle Bir Sevmek, İş Bankası Kültür Yayınları, Eylül 2007.
İLHAN Attila, Duvar, Bilgi Yayınevi, Haziran 1998.
İLHAN Attila, Korkunun Krallığı, Bilgi Yayınevi, 2. Basım, Ekim 1995.
Şevval Naz Eryüksel (11G)