Levent Yerleşkemizden lise öğrencimiz Doruk Durlanık (10G), geçtiğimiz yaz Kaçkar Dağları’nın zirvesine tırmandı ve bir tırmanış güncesi yazdı.
Kaçkar 3937
Bir haftalık Karadeniz gezisinden sonra Kaçkar zirve yolculuğumuzun ilk noktası olan Yusufeli’ne vardık. Altıparmak köyünden geçerek Kaçkar Dağları Milli Parkı sınırlarına girdik. İki buçuk saatlik bir araba yolculuğu sonunda Olgunlar’a vardık. Arabamızı uygun bir yere park ederek çantalarımızı alıp yola koyulduk. 12 km’lik Olgunlar Nastaf Yaylası arasındaki mesafeyi 2 saatte geçtik. Dilberdüzü’ne kalan 7.5 km’lik yolu yüksek irtifa ve eğimli patika yüzünden 3 saatte tamamlayabildik. 2900m. yüksekliğindeki Dilberdüzü’ne geldiğimizde çadırımızı kurduğumuz gibi uyuduk. Ondan sonraki gün Kaçkar’a tur çıkartan profesyonel bir gurubun ana kampında bulunan 37 ve ana kamp yolunda olan 18 toplamda 55 kişiye gün boyunca gönüllü hizmet verdim. Hayatımda yaşadığım en zorlu deneyimlerden birisiydi. O koşullarda insanlara üç öğün yemek çıkartırken aynı zamanda çıkan bulaşıkları ortalama 4 derecelik dere suyunda yıkıyordum. Günün sonunda zirve tırmanışı yapacağım insanların hepsiyle tanımıştım. Kaldığımız kamp üç tarafı 300-500 metrelik kayalarla çevrilmişti. Bu da bizim güneş ışığından daha az yararlanmamız anlamına geliyordu. Gündüz hava 30 dereceyken akşam altı dereceye kadar düştü. Akşam sekizde yatarken aklımdaki tek şey sonunda burada olduğum ve yarın zirveye çıkacağımdı.
02:00 Kalkış
Sabah alarmımla birlikte uyandım. Uyku tulumumun içinden çıktıktan sonra hemen zirvede giyeceklerimi üstüme geçirdim. Babama hoşçakal dedikten sora kumanyamı ve mataramı alıp ana çadırda hep birlikte kahvaltı ettik.
03:30 Hareket ediş
Yola çıktığımızda babamın tavsiyesine uyarak kimsenin hızına ayak uydurmaya çalışmadım, kendi tempomla kendimi yormadan yürüdüm. Kafamızdaki fenerlerle yüksek eğimli patikada iki buçuk saat geçirdikten sonra Deniz Gölü’ne vardık.
05:30 Deniz Gölü
Sabahın ilk ışıkları, gökyüzünü turuncu ve kırmızıya boyamıştı. İlk başlarda gözükmeyen Deniz Gölü zaman geçtikçe belirmeye başladı. Artık önümüz çarşaktı. Zirveye giden son dört kilometreyi iki ileri bir geri şekide 5,5 saatte yürüdük. Parkurun en zorlu bölümü altı uçurum olan eni sadece yirmi santim ve uzunluğu 4 metre olan bir balkondan yüzümüz kayalara dönük olarak geçtiğimiz zamandı. 17 yıl önce parkurun bu bölümünde Türkiye Dağcılık Federasyonu Başkanı merakına yenik düşüp aşağıya bakmak isterken uçurumdan düşerek hayatını kaybetmişti. Bizim başımıza bu kadar büyük bir şey gelmese de zirve yolundayken zemine tam oturmamış araba lastiği büyüklüğünde bir taş grubumuzdan birinin ayağının üstüne yuvarlandı. Son anda yere çökmeyi akıl ettiğinden ayağı fazla zarar görmeden taşı hep birlikte kaldırdık.
10:30 Zirve
Sonunda zirve. Dört yıldan beri istediğim şeyi sonunda başarmak muhteşemdi. Aslında bu ilk çıkışım da sayılmazdı. Annem bana iki aylık hamileyken zirveyi tamamlamış, babam da ben doğduğumda adımı Doruk koymuştu. Zirve defterine birkaç satır yazıp bana adımı veren dağa teşekür ettim. Bu manzarayı bir daha görmek üzere dönüş yoluna hazırlandım.
11:00 Dönüş
Çıkarken bize sorun olan çarşak inerken de işimizi kolaylaştırmadı. Her adım atığımızda kayıyorduk ve altımızdaki büyük kayalar hareket ediyordu. Dönüş yolunda Deniz Gölü’nde mola verdik. Sabah yürürken göremediğimiz buzulu da bu sayede görmüş olduk. Bu buzul ilk Buzul Çağı’ndan beri orda duruyordu. Grubun iki üyesi cesaret göstererek kendilerini dört derece olan suya bıraktılar. Ancak suya girdikleri gibi çıkmaları bir oldu.
16:00 Kampa varış
On iki buçuk saatin sonunda kampa varmıştık. Güzel bir öğle yemeyi yedikten sonra herkes çadırlarına çekildi.
Ondan sonraki gün tam macera bitmiş derken vadinin başında bir bulut kümesi belirdi ve iki saat içinde bizim kampımızı sise ve yağmura boğdu. Hava sıcaklığı yavaş yavaş düştü ve bizi ana kampta mahsur bıraktı. Akşam dokuzda yatmaya giderken yağmur kara dönmüş, sıcaklık -2 dereceden sabaha dogru -16 ya düşmüştü. Zor bir geceydi.
Sabah yedide kampımızı toplayıp Olgunlar’a doğru yolculuğumuza başladık. İki saatin ardından Olgunlar’a vardık. Herkesle vedalaştıktan sonra arabamıza eşyalarımızı yükledik ve yola çıktık. İndiğimizi haber vermek için annemi aradığımda kötü haberi aldık. Bize kar olarak düşmüş olan yağış Artvin’de sele dönüşmüş ve sekiz kişinin ölümüne neden olan, son elli yıl içinde Artvin’de yaşanan en büyük çevre felaketine yol açmıştı. Yusufeli’ne vardığımızda da gelirken kupkuru olan dağlardan sular fışkırıyordu.
Bu gezide doğa şartlarının hafife alınmaması gerektiğini bir kez daha gördüm.
Doruk Durlanık (10G)