İnsan Hakları, okulumuzda her zaman büyük öneme sahip konuların başında gelmektedir. “Hak” ve “adalet” kavramları, çok farklı çalışmalar aracılığıyla biz öğrencilere gerçekten iyi biçimde aşılanmaktadır. 2 Aralık Cuma günü, Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı Prof. Dr. İoanna Kuçuradi’nin Terakki Vakfı Okullarında yaptığı “Etik ve İnsan Hakları” başlıklı konuşma da bu çalışmalardan birisi olarak görülmelidir.
Kuçuradi konuşmasında, gündelik yaşamın koşturmacası sırasında göz ardı ettiğimiz önemli konulara değindi. Biz farkına varmasak da günlük hayatımızda büyük yer kaplayan “iyi – kötü çatışması”, bizi kuşatan toplumsal normlar ve değer yargılarının kişisel tercihlerimiz üzerindeki etkilerini anlattı.
İnsanlar arasındaki değer çatışmalarından bahsederek konuşmasına başlayan Kuçuradi, insan ilişkilerinin temelini oluşturan yapı taşlarının “değerler” olduğunu vurguladı. Karşısındaki 350 kişilik topluluktan yola çıkarak, “Sizlerin arasında bile 5 – 10 çeşit farklı değer yargısı aynı anda yaşam buluyor olabilir.” diyen Kuçuradi, benzer değer yargılarına sahip kişilerin bir araya gelmesinin daha sağlıklı bir ilişki ortaya çıkaracağını da söyledi.
Kuçuradi, “Ne iyidir? Ne kötüdür? İyi olan eylemler her zaman iyi midir? Kötü olan eylemler her zaman kötü müdür?” sorularıyla öğrencileri ve öğretmenleri hazırlıksız yakaladı. Ünlü Fransız yazar Jean Anouilh’in “Becket ya da Tanrının Onuru” adlı oyunundan bir örnek vererek konuşmasına devam etti: Oyunun başkarakteri Becket’in sırf kralına söz vermiş olduğu için sevdiği kadını ölüme yollamış olmasını erdemli bir davranış olarak görmenin mümkün olmadığını belirtti. Bir bireyin sözünde durmasının toplumumuzda iyi bir davranış olarak kabul gördüğünü ama her durumda sözünde durmanın gerçekten de iyi sonuçlar doğurmayabileceğinin farkına varmamız gerektiğini savundu. Kuçuradi, bizlere “Peki insanın sözünde durması başka birine zarar verecek olsaydı, sözünde durmak yine iyi bir davranış mı olurdu?” sorusunu yönelterek toplumumuzda da büyük yer kaplayan “ezbere değerlendirme” kavramına açıklık getirdi.
Kuçuradi konuyla ilgili olarak, “Ezbere değerlendirme, bireyin bir konu hakkında etrafındaki diğer bireylerin düşünceleri doğrultusunda yaptığı değerlendirmeyi ifade etmektedir. Kişi bu değerlendirmeyi etrafından aldığı bilgiler ışığında yaptığı için konuyla kendisi arasında büyük bir uçurum oluşturmaktadır.” şeklinde konuştu. Bu değerlendirmeyi kişilerin değer yargılarının oluşması sürecine benzeten Kuçuradi, “Yaşlıların önünde bacak bacak üstüne atılmaz.” şeklindeki genel kabul gören yargıyı örnek göstererek konuşmasını sürdürdü: “Yaşlılar bu konuda daha duyarlıdır. Geçmişte de sürekli bu eylem ‘kötü’ olarak nitelendirildiği için artık herhangi bir sorgulamaya gerek olmadan insanların değer yargısı haline gelmiştir. Hatta bu değerlendirme, bacak bacak üstüne atmak gibi basit bir hareketten tutun da kan davaları kadar ciddi bir durumu da kapsayabilir.”
Kuçuradi ardından, ezbere değerlendirilmenin tam tersi olan “doğru değerlendirme” kavramından bahsetti. Bir eylemin doğru değerlendirilmesi için eylemle ilgili birtakım sorular sorulması gerektiğine değindikten sonra, “Bireyin bu eylemi yaparken amacı neydi ve birey hangi koşullar içindeydi? Birey bu amacını nasıl gerçekleştirdi ve neden elindeki seçenekler içinden bu davranış biçimini seçti?” sorularını sormadan bir eylem hakkında değerlendirme yapmanın doğru olamayacağını söyledi. Konuşmasının bu noktasında bir öğrenciden gelen “’Her davranış kendi durumunda değerlendirilmelidir.’ sözünü konuşmanızla bağdaştırabilir miyiz?” sorusuna ise “Ben, bu cümlede davranış kelimesini eylem kelimesiyle, durum kelimesini ise koşul kelimesiyle değiştirirdim. Bunun nedeni ise bazen bir davranış gerçekleştirmemek -davranmamak- de bir eylem sayılabilir.” şeklinde cevap verdi.
Konuşmasının sonlarına yaklaşırken Kuçuradi, insanların yaşamlarının sınanmasına ilişkin olarak insanın kendi hayatını kendi sınaması gerektiğini ve bu sınamanın da bireyin tercihleri ve verdiği kararlarla gerçekleştiğini belirtti. “Bundan yola çıkarak insan haklarının da etik ilkeler olduğunu kabul etmeliyiz. Bireylerin davranışlarını, gerçekleşmeden denetleyemediğimiz için kimseyi bu haklara uygun hareket etmeye zorlayamayız. Elbette davranışları sonucunda bir yaptırım uygulayabiliriz ancak bireyin davranışlarını belirleyen faktör yine bu ilkeleri takip etme ya da etmeme konusundaki tercihidir.” Kuçuradi, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Başkasına kötü muamele yapan kişiler, görünüşte karşılarındakinin onurunu yok ediyormuş gibi görünebilirler ancak aslında yok ettikleri kendi onurlarıdır.”
İnsan hakları dalında Türkiye’de ve uluslararası arenada oldukça yetkin çalışmalara imza atan Profesör Kuçuradi’yi dinleme fırsatı bulduğum gün, Terakkili olmanın ne kadar büyük bir fırsat ve şans olduğunun farkına bir kez daha vardım. Bunca deneyim ve bilgi sahibi olan birini dinlemek, günlük hayatımda sıkça duyduğum, “değer”, “ilke”, “toplumsal norm” ve “tercih” gibi kavramlara farklı bir bakış açısıyla bakmamı sağladı. Profesör Kuçuradi’nin konuşmasını şüphesiz, hayatım boyunca hatırlayacağım. Kullanacağım bilgilerin yanı sıra eşsiz bakış açıları da elde ettiğimi düşünüyorum.
Ada Dönder (11A)