Levent Yerleşkemizden ortaokul öğrencimiz Duru Çağla Yeşilyurt (7 D), mart ayında Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün düzenlediği “Su ve Atık Su” temalı kompozisyon yarışmasında “Su Vazgeçilmezdir” yazısıyla İstanbul 2.si oldu.
Su Vazgeçilmezdir
Su hayattır, yaşamın döngüsü içinde vazgeçilmez bir kaynaktır.
Su, nefes almak gibidir. Onun sayesinde hücrelerimiz yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilir, toplumlar ihtiyaçlarını karşılayabilir. Suyun varlığı; insan, bitki ve hayvan yaşamının ön koşuludur. İçtiğimiz her su damlası kutsaldır çünkü o damlalar sayesinde canlıların, toprağın varlığı devam eder. Yeryüzünde irili ufaklı farklı derinliklerde pek çok su kütlesi vardır. Ancak su kütlelerinin bulunduğu topraklarda yerleşik düzen ve sağlıklı bir yaşam oluşabilir. Tarihte nice savaşların su uğruna yapıldığını da unutmamak gerekir.
İnsan besin almadan haftalarca fakat susuz ancak birkaç gün yaşayabilir. Su yeryüzünde en çok bulunan maddelerden biridir ve yaşamın temelidir. Su olmasaydı, yaşam da olmazdı; suyun yokluğunda canlılar varlığını sürdüremezdi. Bu nedenle günümüzde farklı gezegenlerde yaşam olup olmadığını araştıran bilim adamları haklı olarak ilk önce suyun olup olmadığını araştırmaktadır. İnsanlara “Su nedir?” diye sorduğumuzda pek çok farklı yanıt alırız. Kimi olaya nesnel açıdan bakarak “İki hidrojenle bir oksijen atomundan oluşan, normal sıcaklıkta sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde.” derken, kimisi de kendi iç sesindeki tanımı yaparak “Çirkinliklerden, kirden arındıran en değerli nimettir.” der. Peki, su gerçekten ne demek? Bu soruyu tek bir cevapla karşılayamayız. Bence su, canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için olmazsa olmaz, bir hazinedir. Bizim kendimize sormamız gereken asıl soru suyun ne olduğu değil, suyun nasıl tüketildiğidir.
Suyun bilinçsizce tüketimi en değerli varlığımız olan toprağın yok olmasına, ekosistemin bozulmasına sebep olur. Nüfus artışı ile birlikte kişi başına düşen temiz su ihtiyacı artıyor. Nüfus artıyor ama dünya üzerindeki temiz su miktarı artmıyor. Gelişmiş ülkelerde toplanan verilere göre, suyun % 35’i banyoda, % 30’u tuvalette, % 20’si çamaşır ve bulaşık yıkamada, % 10’u yemek pişirmede ve içmede, % 5’i ise temizlikte kullanılmaktadır. Tüketilen suyun bilinçsizce kullanılması sonucunda yapılan su israfı ekonomiye, doğaya zarar vermektedir.
Atık su olarak adlandırdığımız sular, evsel, endüstriyel, tarımsal ve diğer kullanımlar sonucunda kirlenmiş sulardır. Atık suların çoğu, bu suların yeniden kazanılmasına yönelik çalışma yapılmamasından dolayı doğaya karışmakta ve çevre kirliliğine neden olmaktadır. Yetkililer atık su arıtma tesisleri kurulmasını sağlamalı ve atık su üretimine sebep olan fabrikaların bu suları filtre etmeden doğaya vermesini engellemelidir. Aynı Ergene Nehri örneğinde olduğu gibi, fabrikaların sebep olduğu atık sular birçok temiz su kaynağını kirletmekte ve orada yaşayan canlılarının ölümüne sebep olmaktadır. Oysa, bu atık sularla neler yapılmaz ki…
Atık su arıtım tesisleri, suların yitirdikleri fiziksel ve kimyasal özelliklerin bir kısmının veya tamamının geri kazandırıldığı yerlerdir. Yapılacak bir yatırımla günümüz için son derece değerli olan suya, bu tesislerde yeniden temiz su özelliği kazandırılabilir. Her su damlasının insanlık için vazgeçilmez olduğunu unutmayalım. Dünyanın pek çok kıtasında bir damla suya hasret pek çok ülke olduğunu düşünerek bireysel ve toplumsal sorumluluklarımıza sahip çıkmalıyız. Bilinçsizce tüketilen her damla; kuraklık, kıtlık ve yokluk olarak bize geri dönecektir. Su arınmadır, berekettir; alınan nefes kadar vazgeçilmezdir.
Duru Çağla Yeşilyurt (7 D)