Okulların açılış tarihi yaklaştıkça kimi ailelerde, “Yaz tatili bitiyor, yaklaşık üç ay süren bu uzun tatilin dönüşü çocuğumuz için nasıl olacak?” gibi sorularla telaşlı hatta biraz da endişeli günler yaşanabiliyor. Çocuğunun uyum süreci ile ilgili endişeli ebeveynin, çocuğu için bu süreyi, yumuşak bir geçiş sürecine dönüştürmesi de neredeyse imkânsız hale geliyor.
Oysa tatil döneminde günlük rutinlerin farklılaşması, uyku ve yeme-içme düzenlerinin değişmesi çok doğal ve beklenen bir durumdur.
Bu nedenle konunun çocuk özelinde ele alınması, okul rutinlerine uyumunu kolaylaştırmak için nasıl bir desteğe ihtiyaç duyacağı sorusunun ailenin gündemine alınması bu sürecin krize dönüştürülmeden, çocuğun lehine değerlendirilmesinde önemlidir.
Özellikle anaokulu ve ilkokul dönemi çocukları için aile tutumlarının etkisi büyüktür.
– Konuşmalarda, okulların açılış tarihinin, kötü bir durummuşcasına “Az kaldı… Yakında başlıyorsunuz derslere…” gibi benzeri ifadelere sıklıkla yer verilmesi,
– Aile ortamı içindeki sorumluluklarıyla ilgili okulla ilişkilendirilen vurgulu hatırlatmaların yapılması, buraya da örnek gelebilir
– Sevdikleri şeylerin, yerini sevmedikleri şeylere bırakacağını ifade eden cümlelerin tekrarlanması, çocukların okula psikolojik ve fiziksel olarak hazırlanmalarına katkı sağlamadığı gibi zarar da verebilir.
Oysa bu süreci; çocukların ihtiyaçlarını dikkate alarak, her anlamda okula hazır olmalarına hizmet edecek küçük düzenlemelerle değerlendirmek mümkündür.
Okul hazırlığını çocuğuyla birlikte büyük bir coşku içinde yapan aile ortamındaki çocuk için okulların açılışı, aynı zamanda yeni arkadaşlıkların başlangıcı, yeni öğrenmelerin heyecanı demektir.
Okul, çocuklar için uyulması gereken belli başlı kuralların, yerine getirilmesi gereken görevlerin olduğu sosyal bir çevredir. Evde bazı kurallar olmadan yaşayan, her isteği anında karşılanan, gelişim özelliklerine uygun sorumlulukları alamamış bir çocuk, okuldaki bu çevreye uymakta güçlük yaşayabilir.
Okula gitmek istemeyen çocuğun öğretmeninin, arkadaşlarının kendisine kötü davrandığı, öğretmeninden korktuğu şeklinde gerçeği yansıtmayan paylaşımları da olabilir. Bazı çocuklar okulda verilen sorumlulukları yerine getirmek, verilen görevleri zamanında tamamlamak, sırasını beklemek, eşyalarını paylaşmak, ihtiyaç duyduğunda yardım istemek gibi becerileri kazanmak için daha fazla destek ve zamana ihtiyaç duyabilirler.
Çocukların okul yaşamına uyumlarının kolaylaştırılabilmesi için öncelikle ev düzeninin okula ve okul sorumluluklarına uygun şekilde programlanması gerekir. Okula ilk kez giden ya da okul değişikliği yaşayan çocuklar sık sık okul değişikliği ile ilgili sorular sorabilirler. Bu dönemde gelecek sorulara ilgi ve sabırla cevap verilirken çocukta tedirginlik yaratacak açıklamalardan kaçınılmalıdır.
Okula uyum sürecini kolaylaştırmak için aile ve okulun işbirliği önemlidir. Anne-babalarının okulla ilgili tutum ve tepkileri çocuklar için çok önemlidir. Okula gitmek istemeyen çocuğa evde sağlanan konfor, çocuğu okuldan uzaklaştırır. Böyle bir durumda çocuk evde ya da aile büyüklerinin sağladığı güvenli alanda kalmayı tercih eder. Tüm aile fertlerinin çocuğun okula devamı ve okul yaşantısına uyumu konusunda kararlı ve tutarlı olması gerekir.
Okulun ilk günlerinde yemek yeme, okuldaki herhangi bir etkinliğe katılma konusunda direnç gösteren çocuklar olabilir. Bu konularla ilgili anlayış gösterilmeli ve gerekli destek sağlanmalıdır. Çocuğun uyum sürecinin uzaması durumunda okul ile işbirliği içinde hareket edilmeli, ihtiyaç durumunda profesyonel yardım alınmalıdır.
Anne babanın, okul yaşantısına dair çocuğa fazla soru sorması, çocuğun paylaşımlarındaki doğallığa zarar verebilir. Bu konuda sabırlı olunmalı ve gereksiz zorlamalardan kaçınılmalıdır.
Z kuşağı çocuklar, değişen şartlara hızlı uyum sağlayabilme özelliğine sahiptir. Ebeveynler, kendi kaygılarını çocuğa yansıtmama konusunda özen gösterdikleri sürece, çocuklar okul ortamındaki yeni kişi ve durumlara daha hızlı uyum sağlayacaklardır.
Her çocuk çok özeldir. Her birinin farklı güçlü alanları olduğu gibi, farklı gelişim alanları da vardır. Hem eğitimcilerin hem de anne-babaların bu çok basit ama çok önemli gerçeği göz ardı etmemesi gerekir. Arkadaşlarıyla karşılaştırılan ve eksiklikleri ile ilgili sürekli eleştirilen bir çocuk için özgüvenin deformasyonu kaçınılmazdır. Bu nedenle geri bildirimler çocuğun gelişimini destekleyici nitelikte olmalı, yapamadıklarından çok yapabildiklerini öne çıkaran paylaşımlarda bulunulmalıdır.
Okul ortamındaki arkadaşlıklarına müdahale edilmesi, arkadaşlarıyla ilgili olumsuz ifadelere yer verilmesi çocuğun sosyal becerilerinin gelişimini engeller. Okul ortamındaki her deneyimi çocuk için bir fırsata dönüştürmek mümkündür. Karşılaşılan güçlüklerin aşılmasında izlenecek en doğru yol, okul ve aile arasında saygı temelli güven ilişkisinin kurulmasıdır.
İhtiyaç duyduğunda hem anne babasının hem de öğretmenlerinin kendisine destek olacağını bilen bir çocuk için hayat daha güvenlidir.
Zehra Kasap
Terakki Vakfı Özel Şişli Terakki Anaokulu ve İlkokulu Müdürü
Bu yazı Parents Dergisi’nin eylül sayısında yayımlanmıştır.