“Çanakkale’de Savaşan Halklar ve Savaş Gerçeği” Üzerine Söyleşi

1935

Her iki yerleşkemizden lise 11. sınıf öğrencilerimiz, 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Günü çerçevesinde 21 Mart’ta çevrim içi ortamda Tarih öğretmenimiz Mehmet Ali Yapıcı’yla söyleşti.

Tarih öğretmenimiz Hasan Tahsin Özkaya’nın moderatörlüğünde gerçekleşen Çanakkale’de Savaşan Halklar ve Savaş Gerçeği” söyleşide Mehmet Ali Yapıcı, Çanakkale Savaşı’nı çok yönlü bir şekilde ele aldı.

Söyleşimiz, Hasan Tahsin Özkaya’nın tarihimizde birçok savaş olduğu halde neden Çanakkale Savaşı’na çok özel bir önem atfedildiği sorusuyla başladı. Mehmet Ali Yapıcı ise Çanakkale Savaşı’nın uluslararası boyutu olduğunu, 1. Dünya Savaşında 7 cephede savaşılmasına rağmen kazanılan tek cephe olduğunu, Kurtuluş Savaşı’na en yakın zafer olduğu için iki mücadele arasında bağ kurulabildiğini, imparatorluktan ulus devlete geçişin ara aşamasında yer aldığını ve Mustafa Kemal’in bu cephedeki rolünün önemli olduğunu anlattı.

Ardından, Çanakkale Savaşı anma törenlerinden bahseden Yapıcı, ilk törenin 1916 yılında ve sadece deniz savaşı için yapıldığını, sonraki dönemde 1. Dünya Savaşı’nın devam etmesine rağmen anma töreni yapılmadığını, Cumhuriyet dönemindeki ilk törenin ise hem deniz, hem kara savaşları için 1926 yılında gerçekleştirildiğini anlattı. Asıl büyük törenlerin 1930’lu yıllarda gerçekleştirildiğini belirten Yapıcı, 1930’larda Türk tarihi yazma girişimleri, Türk tarih Kurumu’nun kurulması, MEB ders kitaplarının tamamlanması ile Çanakkale Savaşı törenleri arasındaki bağlantıyı işaret etti. Çanakkale Savaşı anmalarının dönemin ihtiyaç duyduğu tarihsel arka planı iyi yansıtabilecek bir zafer anlatısı olarak şekillendiğini vurguladı.

Hasan Tahsin Akkaya da Çanakkale Savaşı’nın Mustafa Kemal’in kişisel tarihindeki yerinden bahsederek, bu savaşın “bir kahramanın doğuşu” olarak ele alındığını ifade etti. Benzer bir deneyimin Avustralya ve Yeni Zelanda için de geçerli olduğunu, bu ülkelerin de ulusal tarihlerini inşa edecekleri önemli bir mit olarak anma töreni gerçekleştirdiklerini belirtti. Ardından, Çanakkale Savaşı ile ilgili algının dönemden döneme değiştiğini söyleyen Özkaya, tarihçiler olarak olgulara ve gerçekliklere odaklanmamız gerektiğini belirterek, Mehmet Ali Yapıcı’ya “Biz bu savaşı, 1. Dünya Savaşı içindeki önemini abartıyor muyuz?” diye sordu. Yapıcı, 1. Dünya Savaşı’nı dönemin Osmanlısı açısından değerlendirdikten sonra, tarih yazımında 1. Dünya Savaşı’nın nasıl ele alındığını açıkladı. “Almanlar yenildiği için yenik sayıldık”, “yokluklar içinde savaştık”, “Çanakkale cephesinde 500 bin kayıp verdik” gibi mitlere de değinerek, savaş hakkındaki mitler ve tarihsel gerçeklik arasındaki farklara dikkat çekti.

Ardından, Çanakkale savaşının her iki tarafındaki halkların ayrıntılı bir dökümünü paylaşan Yapıcı, Osmanlı ordusundaki ve İtilaf kuvvetleri ordusundaki çeşitliliği vurguladı.

Özkaya’nın bu insanlar savaşmaya nasıl ikna edildiler sorusuna cevaben 1. Dünya Savaşı’ndaki tüm devletlerin propaganda afişlerinden, karikatürlerden, gazete haberlerinden örnekler verdi. Tüm dünyada bu dönemde cephe ve cephe gerisi olarak şehirlerin savaşın alanı haline geldiğini; bu nedenle kamuoyunu etkilemenin bir aracı olarak propaganda yönteminin 1. Dünya Savaşı’ndan itibaren kullanıldığını belirtti.

Söyleşi öğrencilerimizden gelen soruların yanıtlanmasıyla son buldu.