Ergenin Aynası: Arkadaşlık

4116

Uzman Psikolojik Danışman Hasan Mehmet Artıran

Yalnızlığın ilacı, en gizli sırların ortağı, sosyal kabulün göstergesi, en büyük destekçi, dert ortağı, eğlence ve mutluluğun olmazsa olmazı, ne olursanız olun sizi olduğunuz gibi kabul eden, zaman zaman da en büyük sıkıntıların kaynağı… ARKADAŞLAR.

Yaşamımızda karşılıksız olan çok az şeyden biridir arkadaşlık, özgürlük alanıdır, kendi seçimimizdir. Değeri ve önemi kelimelere dökülemez, insan içinde yaşar arkadaşlık duygusunu. Yasası yoktur. Sizin gibi olandır. Kardeşten bile yakındır kimi zaman.

Her kuşak bir önceki kuşaktan farklı düşünce, değer, yaşam biçimi ve beklentilere sahip olsa da arkadaşlık konusundaki yaklaşım ve kabul kuşaklar arasında büyük farklılıklar göstermez. Arkadaşlığa anlamını veren temel kavramlar da tüm toplumlar için benzer çağrışımlara sahiptir. Arkadaşlık; zaman, kültür, toplumsal algı ve inanışların ötesinde, evrensel bir anlama sahiptir.

Kelimenin dilimize yer ediş hikayesi de anlamlı ve önemlidir;

Orta Asya’ da Türk savaşçılar, arkalarından gelebilecek bir saldırı sonucu yara almamak için, sırtlarını önceden hazırlanmış bir TAŞ’a dayarlardı. Bu taş “ARKA-TAŞ” , Azerbeycan’daki telaffuzuyla “ARKA-DAŞ” olarak adlandırılırdı.

İnsanın arkasını yaslayabileceği ve kendisini olabilecek kötülüklerden koruyabileceği fikriyle özdeşleşmiş olan arkadaşlık kelimesi, dayanak olma, destek olma, güvende olma kelimelerine gönderme yapmakta, dün olduğu gibi bu günün insanı için de aynı anlamları taşımaktadır.

İnsan doğumundan itibaren birçok gelişimsel aşamadan geçer. Arkadaşlık ilişkileri de gelişim dönemlerine bağlı olarak farklılıklar gösterir. Ergenlik dönemi, arkadaşlık ilişkileri açısından kendine has dinamikleriyle dikkat çekicidir.  Yetişkin arkadaşlıklarının provası sayılabilecek ergenlik dönemi arkadaşlıkları, kimi zaman kişilik gelişiminin katalizörü, kimi zaman ruhsal sağlığın dengeleyicisi, kimi zaman da düşünsel, duygusal ve davranışsal birikimlerin oluşturulduğu bir alan gibidir. Arkadaşlığın ergencesi temel kavramlar bakımından aynı ama ne yetişkinlik ne de çocukluk dönemlerine benzeyen bir yapıdır.

Ergenlik dönemine kadar ailesi ve yakın çevresi tarafından kabul gören, ne yaparsa yapsın sonuçta korunacağını ve isteneceğini bilen, bu konuda olağanüstü konfora sahip olan çocuk, ergenlikle birlikte yavaş yavaş evden uzaklaşmaya ve dış dünyaya açılmaya başlar. Bu dış dünya ki, ergenin acemisi olduğu, kendisini ve ne yapacağını çokça bilemediği bir yer halindeyken, kendisi gibi olanlar karşılar onu. Kendisi gibi olanların da onun gibi; bağımsızlık arayan, aynı kaygıları yaşayan, benzer bocalamaları olan, evinde anlaşılmadığını, değer verilmediğini, çocuk gözüyle bakıldığını düşünenlerden oluştuğunu görür. Ergenlik dönemi arkadaşlıklarının ortak temeli gibidir bu benzeşimler. Kendiliğin arandığı, zaman zaman da tartışıldığı bu dönemde, arkadaşlar önemli bir referans noktası haline gelir. Gelişmekte olan kendiliğin, geçer akçe olup olmadığının anlaşılmaya çalışıldığı bir borsa gibidir arkadaş ve arkadaşlık ortamı. Nasıl ki kendimizi görebildiğimiz tek nesne ayna ise ergenin de kendisini görebildiği en önemli nesnesi arkadaş ve arkadaş grubundaki yansımalardır. Ergen davranışlarını, düşüncelerini, değerlerini ve kendilik algısını görür ve sorgular bu aynada. Kabul gören veya görmeyen, hoş karşılanan ya da karşılanmayan yanlarını keşfeder. Kendisini ve diğerlerini iç dünyasında konumlarken, kendisini önemli, farklı ve anlamlı kılan yansımaların ışığında varoluşunu temellendirmeye, kişiliğini oluşturma yönünde ilerlemeye devam eder. Arkadaş ve arkadaş ortamı ailesinin dışında sevgi, anlayış, kabul ve aidiyetin yaşanabileceği bir yer olur ergen için. Ait olduğu neslin insanı olabilmesi, kendisi gibi birileriyle yaşamasıyla mümkündür. Bu nedenle eskiye göre daha fazla dışarıdadır ergen, evde olduğu zamanlarda bile…

BENİM İÇİN ARKADAŞLIK

Anne babaların düne kadar dizlerinin dibinden ayrılmayan çocukları hem fiziksel olarak daha fazla dışarıda olmak istedikleri gibi düşünsel olarak da dışarıyla ilgilidir.  “Kimlerle geziyor? Nerelere gidiyor? Neler yapıyor?”  soruları doğal olarak aileleri endişelendirmeye başlar. Gençlik dönemlerimi hatırlıyorum, babam da sorardı: “Akşama kadar sokakta ne yapıyorsunuz?” diye. Yanıt kocaman bir “Hiç!”. Bu sorunun istenilen bir yanıtı var mıdır? Bilemiyorum; ama ergenler için gelişimsel açıdan etkisinin büyük olduğunu söyleyebilirim; çünkü ergenler, arkadaşlarıyla oldukça kendisi olmayı da hızlandırır. Ergenlerin arkadaşlarıyla beraberken yaptıkları temel eylem nedir diye soracak olursanız, “Konuşmaktır.” diyebiliriz. Neyle ilgili? Her şeyle ilgili. Oradan buradan, havadan sudan, bazen sıkıntı ve sorunlar, bazen dedikodu…Konuşmalarının bir sonu, bir başı yoktur. Arkadaşıyla birlikteyken sessizce duran ergenlere rastlayamazsınız. Diyelim ki rastladınız. Emin olun,  cep telefonlarından başka arkadaşlarına mesaj atıyorlardır, belki de birbirlerine… Akşam arkadaşında kalma istekleri bazen ailelerde gerginlik yaratsa da böyle bir izni almak büyük bir zaferdir ergen için. Uzun uzun, belki de sabaha kadar konuşabileceklerdir. Bu tip istekleri doğal kabul edip paniğe kapılmamak gerekir. Birçok durumda olduğu gibi, burada da bazı kuralların oluşturulması doğru bir yaklaşımdır. Örneğin dışarıda olduğu zamanlara uygun sınırlamalar getirilebilir. Arkadaşta kalma istekleri, gidilmek istenen ailenin ebeveynleriyle görüşülerek karşılıklı olarak yapılabilir.  Dışarıda arkadaşlarıyla birlikte olmak özel hissettirir. Bu özel olma halini bozacak tek bir durum olabilir; o da anne baba tarafından aranmaktır. Ergenleri bu durum çok sinirlendirir. Kendinizi tam bir kişi gibi hissederken, her şey alt üst oluverir. Eğer çocuğunuzun cep telefonunu kapatmasını istemiyorsanız, bırakın o sizi arasın. Onu aramaktaki ihtiyacınızın ne olduğunu tam olarak anlatabilirseniz, ergenlerin bu konuda ne kadar duyarlı davranacaklarını görebilirsiniz.

Ergen arkadaşıyla birlikteyken güvende ve korunaklı hisseder. Bu durum cesaret verir ergene. Tek başlarınayken yapmayacakları bazı davranışları, arkadaş ya da arkadaş grubu içerisinde eyleme geçirebilirler. Bazen de tek başlarına yapmaları gerekeni arkadaşlarının verdiği destekle yapabilirler. Ergenin kişiliğinin güçlenmesi açısından yararlı bir durumdur bu; ancak yaşamın riskli yanlarını da unutmamak gereklidir. Risklerin bulunduğu durum ya da ortamlarda, arkadaşlarından aldıkları güven ve cesaret, ergenlerin maddi ya da manevi zararlara uğramasına neden olabilmektedir. “Arkadaş kurbanı” olmak, bu tip durumlar için dilimize yerleşmiş bir sözdür. Ailelerin bu tip durumlarla karşılaşmamak ve çocuklarını korumak için kullandıkları, ergenler için de hiçbir zaman dikkate alınmayan bir cümle vardır: “Biz sana güveniyoruz, çevreye güvenmiyoruz”. Bunun yerine, ergenlerle kurulacak iyi bir iletişim, ergenin ailesine yakın hissetmesi birçok sorunu halledecektir. Eğer çocuğunuzda “Annem babam ne der?”, “Onları mahcup etmemeliyim!” gibi bir iç ses oluşturabildiyseniz korkmanıza gerek kalmayacaktır. Ergen ne kadar kontrolsüz gibi görünse de durması gereken yeri bilir.

Hemcinsleriyle arkadaşlık kurmak, ergenlik dönemiyle birlikte yavaş yavaş değişir ve karşı cinsten de arkadaşlıklar kurulmaya başlanır. Bu değişim daha sonra aşk ilişkilerinin de zeminini oluşturacaktır. Yapılan araştırmalarda, hemcinsleriyle arkadaşlıkları iyi olan ergenlerin karşı cinsle de daha rahat arkadaşlık kurabildiği gözlemlenmiştir (Kon’dan aktaran Hortaçsu, 2003). Bazı ergenlerin karşı cinsten arkadaşlarının daha da çok olduğunu görebiliriz. Yine de ergenlerin hem cinsleriyle daha fazla paylaşımda bulundukları bilinmektedir. Özellikle kızlar erkekler göre kendi aralarında daha fazla sır içeren bilgiler paylaşmaktadırlar.

Aile ilişkileriyle arkadaş ilişkilerinin zaman zaman çatıştığı olur. Ergen o kadar arkadaş canlısıdır ki anne baba tarafından bu durum anlaşılır gibi değildir. Aileye karşı arkadaşların tercih edilmesi bindiği dalı kesmek gibidir; ancak ergen, ağacın altında arkadaşlarının onu tutacağını bilir. Bu durum normal bir seyirdir. Ergen başkalaşmayla beraber, ailesinin değer, düşünce ve yaşantısının dışına çıkmaktadır; çünkü ailede var olanlar kendisinden önceki bir nesle aittir. O ise kendi neslinin içinde yaşayacaktır. Gelişim sürecinin kaçınılmaz sonucu olan değişim ve var olandan ayrılma –ayrı düşme- ergenin yalnız ve rotasız kalmasına neden olabilecekken, tam da orada arkadaş yeni yaşamın yurdu olacaktır. Ergen arkadaşları ile birlikte kendi değerlerine, kendi düşüncelerine ve kendi geleceğine sarılacaktır.

Ergenlik her şeyin idealize edildiği bir dönemdir. Arkadaşlık ilişkileri de bundan nasibini alır. Sır saklama, paylaşma, fedakarlık, arkadaşını satmama, onun için kavgaya girme, dürüstlük, adil olma vb. birçok kavram arkadaşlığın adı gibidir. Arkadaş için “can” bile feda edilebilir durumdadır. Arkadaşlığa yansıtılan tüm idealizasyonların içerisinde ergenin kendisi de bulunur. Ergen arkadaşıyla ruhsal bir ikizlik yaşar. Arkadaşın sorunu, sıkıntısı, sevinci, üzüntüsü kendinindir de aynı zamanda. Bu böyle yaşanmıyorsa ergen için zaten arkadaşlıktan da bahsedilmez. Ergenin çok da anlayamadığımız aniden biten arkadaşlıklarının nedeni de buradadır. Her şey o kadar uçta, adalet terazisi o kadar hassastır ki, ufacık bir pürüz arkadaşlığın sonlanmasına neden olabilir.

Ergen arkadaşlıklarının ana temalarından biri de eğlenmektir. Eğlenmek için arkadaş zorunludur sanki. Bu zorunluluk çocukluk döneminde oyun oynamak için arkadaş ihtiyacının bir uzantısı gibidir. Arkadaşsız birçok aktivitenin pek de anlamı olmayabilir ergenler için. Gezmek, dolaşmak, sinema ya da tiyatroya gitmek isteyen bir ergen, arkadaş bulamazsa bu planını genellikle iptal eder. Hiç aklında yokken arkadaşları bir yere gidiyor diye o da gider. Aslında gidilen yerin de orada yapılacakların da öncelikli olarak bir anlamı yoktur. Asıl önemli olan orada arkadaşlarla birlikte olmaktır. Eğlence, keyifli zaman geçirme arkadaşlarla mümkün olabilmektedir. Dünyanın en eğlenceli yerine gidilse, arkadaşsız yarım kalır o eğlence. Telefon açılır ya da bir araya gelindiğinde anlatılır yaşananlar. Birlikte yaşanır gibi olur her şey, işte o zaman alınan zevk tamamlanmış olur.  Anne babalar genellikle sınıfın çalışkanlarından arkadaş edinmelerini isterler çocuklarının. Arkadaş arkadaşı etkilesin kendi çocuklarının da ders başarıları iyi olsun beklentisiyle. Böyle bir düşünce ergenlerde pek olmaz. Arkadaşla birlikte eğlenmek önemli kriterlerden biri olduğu için, en eğlencelisinden seçerler arkadaşlarını ergenler.

ARKADAŞIMI BEN SEÇERİM

Ergenlik dönemine kadar, ihtiyaç duyduklarına ailesi aracılığıyla ulaşır ergen. Aile de elinden gelenin en iyisini vermeye çalışır; ama arkadaşı aile veremez ergene. Onu ergen kendisi bulur. İşte bu kendisi bulma durumu ergen için arkadaşını özel hale getirir. Seçimi yapan ve karar veren odur. Kendisine benzeyeni kendisi gibi görür insan, yakın hisseder, sarılır. Ergen de kendisi gibi olana; arkadaşına sarılır. Düşünce, duygu ve davranış olarak benzeşiyor olmak ergen arkadaşlıklarının tutkalı gibidir. Ortak dil, benzer giyim, benzer saç sitilleri, aynı dizilerden hoşlanmak, aynı şarkıları veya şarkıcıları dinlemek, aynı dünya görüşüne sahip olmak…Bireysel olmaktan çok, bir tarikatın mensupları gibidir ergenler. Bu durum bir süre sonra ergenin kolektif bir bilince sahip olmasıyla sonuçlanır. Aidiyet duyguları artar. Bizlik önem kazanır. Arkadaş ve arkadaş gruplarının düşünce ve değer yargıları anayasa maddeleri haline gelir. Ego henüz tam kapasiteyle işlev görememektedir. Bu nedenle yardımcı egolar (arkadaşlar) birbirleri için destekleyici işlev görürler. Kolektif bilincin oluşturduğu ortak algı ve yaşam şekli ergenin gelişmekte olan kişiliğinin destekçisi niteliğindedir. Tam da anne babaların “Bizden çok arkadaşını dinliyor.” serzenişlerini dillendirdikleri dönemdir bu Büyümenin doğal bir seyri olan bu durumdan şikayetçi olmamak gerekir.

Bir ergenin yaşama dair düşünceleri arkadaşlarınınki kadardır. 

SIRRIMI KİM TUTAR?

Önceki dönemlerde daha çok oyun arkadaşlığı merkezinde yoğunlaşan arkadaşlık ilişkileri,  bu dönemde en özel, en gizli bilgilerin paylaşıldığı bir yapıya dönüşür. Kişi olmak, “özeli” olmaktan geçer. Ergen de kendine özel olanlarla kişi olma yolundadır ve bu bilgiler özel alana alınanlarla yani arkadaşlarla paylaşılır. Arkadaş artık “sırdaştır” da. Sırlar karşılıklı paylaşılır. Bu sayede arkadaşlıklar güçlenir. Diğer yandan ergen arkadaşlıklarının dönüşümsüz olarak sonlanmasına neden olan da paylaşılmış olan bu sırların başkalarına anlatılmasıdır. Birçok anne baba çocuklarının sırlarını bilmek ister. Genellikle çocuklarının sırlarını kendilerinden gizledikleri bilgiler olarak görürler ve bu gizlilik endişe verici hale gelir; ancak ergen bunları aileyle paylaşmaz. Aileden bağımsız bir alan yeni yeni oluşmaktadır iç dünyasında ve buradaki iktidarını aileye kaptırmak istemez. Bir de yargılanma, eleştirilme ve kızılma riski vardır. Arkadaşla paylaşıldığında karşılaşmayacakları durumlardır bunlar. Diğer yandan, anne babanın merakını cezbeden bu sırlar, çoğunlukla gelip geçici niteliktedirler. Bazen de değildirler. Zamanla anlamını ve önemini kaybedip sır olmaktan çıkan düşünce ve durumlardır ergenlik sırları.

SANAL ARKADAŞLARIMDA VAR

Bilindik arkadaşlık süreçlerinin yanında, çağımızın buluşu internet ve internet üzerinden kurulan arkadaşlıklara da bakmak önem kazanıyor. İnternet ortamında kurulan arkadaşlıklar konusunda (arkadaşlık mı tanışmışlık mı denilmeli bilemiyorum) nerede ve nasıl durulması gerektiği tartışmalı bir konudur. Yetişkin insanların bile arkadaş edindikleri hatta evlenip yuva kurdukları sanal ortam örnekleri karşısında ergenler ve aileler nasıl bir yaklaşım göstermelidir! Bu konu üzerinde düşünüp tartışmadan karşı çıkmak, katı bir tutum sergilemek olur.   Ailelerin büyük çoğunluğu bu duruma korkuyla yaklaşıyor; çünkü internet ortamındaki kişilerin kendileriyle ilgili paylaşmış oldukları bilgiler doğru olmayabiliyor ve bunun da bir denetim mekanizması henüz bulunmuş değil. Sanal arkadaşlıklara sadece bu nedenle engel olmaya çalışmak gerçekçi ve doğru bir çözüm değildir.  Kontrol olanakları eskiye göre daha da zorlaşmıştır. Eskiden çocuğunuz bilgisayarda zaman geçirirken anne babalar da gizlice bilgisayarda yapılan işlemleri denetleyebilirlerdi. (Etik olmasa da bu böyleydi.)  Şimdilerde akıllı cep telefonları var. Evin dışında da sanal ortamda bulunmak artık mümkün. Gündelik yaşamda çekinip yapamayacaklarını sanal ortamda yapabilmek, ergenler için tatmin sağlayan bir durumdur. Ergen sanal ortamda rahat, özgür ve sınırsız hissetmekte, kendisine yeni bir mahremiyet alanı yaratabilmektedir.  Eleştiri ve yargılamadan uzak, sanal arkadaşlıklar sayesinde kimseye açılamayan düşünceler ya da sorunlar rahatlıkla paylaşılabilmektedir. Yüz yüze bulunulan ortamlarda fiziksel görünümünüz veya giyim şekliniz bir arkadaşlığın başlaması adına ergenler için önemli kriterlerdir. Beğenilme kaygısı ya da stresi diyebileceğimiz böyle bir durum, sanal ortam arkadaşlıklarında öncül olarak yoktur. Kontrolün göreceli olarak sizde olması, somut bir zararla karşılaşma riskinin azlığı, ifade özgürlüğüne sahip olunması ve eklenebilecek farklı nedenler sanal arkadaşlıkları ergenler için cazip hale getirmektedir.

BENİ DİNLEYİN

Ergenlerin arkadaş çevresini öncelikle okul ortamı oluşturur; ancak yaşadığımız şehrin ve internet ortamının etkisiyle farklı çevrelerden arkadaşlıkların kurulduğunu da gözlemliyoruz. Bu durum ergenin kimlerle iletişim içerisinde olduğu, başına olumsuz bir yaşantı gelip gelmeyeceği, kötü alışkanlıkları edinip edinmeyeceği endişesini artırmaktadır. Bu ve benzeri birçok durum için ergenlerin arkadaşlıklarıyla ilgili daha ılımlı yaklaşımlarda bulunulmalıdır. Dinlemek en iyi yöntemlerden biridir. Çocuğunuzun arkadaşlarıyla yaşadıklarını, üzüntülerini, sorunlarını, nelerden zevk aldıklarını vb. konuşmanız, o istemedikçe yorum, yönlendirme ve öneride bulunmaktan kaçınmanız önemlidir. Arkadaşlarıyla ve aileleriyle de tanışmanız yararlı olabilecek bir diğer yoldur.  Ergenlerin emniyeti kontrolün sağlanması gerekir; ancak bu durum ergenin özelini karıştırmaya ya da arkasından iş çevirmeye vardırılmamalıdır. Ergenin mahremiyeti onun için çok önemlidir ve buna saygı duyulmalıdır. Üstü kapalı mesajlardan ve dokundurmalardan uzak durulmalıdır. Düşünceler tüm açıklığıyla ifade edilmelidir. Sınırlarınızı korunup “Hayırların” ve “Kuralların” nedenleri açıklanmalıdır. Arkadaşlarıyla dalga geçmekten ve onları küçümsemekten kaçınılmalıdır. Bu durum kendisiyle dalga geçilme ve küçümsenme şeklinde algılanacak, çatışma sizinle onun arasında geçen bir duruma dönüşecektir. Özetle destekleyici, anlayışlı ve ilgili yaklaşımınız değişmedikten sonra, ergenin arkadaş ilişkilerine bağlı yaşayacağı tökezlemeler ağır sonuçlar vermeyecek, aksine ergenin büyümesine ve gelişmesine katkılar sağlayacaktır.

Hiçbir ilişki yaşanılan ortamın dinamiklerinden bağımsız olamaz. Ergenin arkadaşlıkları da böyledir. Ergen öncelikle aile ortamının bir uzantısıdır. Bu nedenle ergenin kurduğu arkadaşlıkla birlikte diğer ailelerin bilgi, alışkanlık, tutum ve değerleri sizin aile ortamızı etkiler hale gelir. Böylece aileler çocuklarında pek de rastlamadıkları ve kendileri için zorlayıcı olabilecek bazı tavır, istek ve davranışlarla karşılaşabilirler. Aile sistemini zorlayan bu durumlarla baş etmek çok da kolay değildir. Bu nedenle aileler çocuklarının arkadaşsız kalmamasını isterken, seçecekleri arkadaşların kendi değer ve yaşam şekillerine uygun olmasını da beklerler. Bazen bu beklenti ergenin arkadaş seçimlerine müdahale şekline gelebilir. Çoğunlukla bu durum ergenin kurduğu arkadaşlığa daha fazla sarılmasına ve dolayısıyla anne babasıyla daha fazla çatışmaya girmesine neden olur.

KISKANIYORUM ELİMDE DEĞİL

Arkadaş kıskançlığı ergenlerde sıkça rastlanan bir başka durumdur. Arkadaşın gözündeki değer önemli bir kriterdir. Birçok ergen, arkadaşının gözünde “en iyi arkadaşın” kendisi olmasını ister ve bu konuda bir başkasına asla tahammül edemez. Kıskaçlığa çoğunlukla “ihanet” kavramı eşlik eder. Ergen, arkadaşı tarafından eskisi kadar tercih edilmemeyi bir değişim olarak değil ihanete uğramışlık olarak değerlendirir. Bu da arkadaşlıkların sonlanmasına neden olur. Arkadaş kıskançlıklarında bazen aileler müdahaleci olabilmektedirler. Çocuklarının üzülüyor olmalarına dayanamayarak, okuldan destek isteme, diğer çocuk ya da onun ailesiyle iletişime geçme gibi davranışlar sergileyebilirler. Bu yapılanlar durumu düzeltmek yerine sıkıntı yaşayan ergeni daha da zor duruma sokmakta onun birilerine muhtaç veya aciz gibi hissedip daha fazla sinirli olmasına neden olmaktadır. Bilinmelidir ki arkadaşlıklar da değişime uğramaktadır. Bu değişimler bazen ayrılığı gerekli kılabilir. Önemli olan değişime açık olmak, gelinen durumla ilgili sonuçlar çıkarabilmektir. Biten arkadaşlıktan öğrenilenler, yeni kurulacak arkadaşlığın daha sağlam temeller üzerine kurulması için fırsatlar yaratır.

YAŞITLARIM VAR MI?

Değişen ortamlar; semt, şehir, bazen okul değişiklikleri ergenin arkadaş ilişkilerini yeniden oluşturmasını gerekli kılar. Ergen için zorlayıcı bir durumdur bu. Diyalog kurup anlaşacağı arkadaşlar edinmesi durumunda ana sorun ortadan kalkacaktır. Bu tip değişimleri yaşayan aileler çocuklarının huzursuzluğunu görüp endişelenebilir ve bazen iş yerinden arkadaşlarının çocukları ile tanışma ortamı yaratabilirler. Genellikle istenilen sonuçların alınamadığı girişimlerdir bunlar. Ya da kendileri etkinlik yaratıp çocuklarını rahatlatmaya çalışırlar. Sonuç yine beklenilen gibi olmayabilir. Suçluluk ve çaresizlik hislerine kapılır anne babalar; ama yapacakları çok fazla bir şey de yoktur. Ergen arkadaşı olacağı kişiyi kendisi bulmak ister.  Zaman bu konunun ana ilacıdır. Kaygı ve suçluluk hislerine kapılmadan, sabırla beklemek anne babaların yapacağı en iyi davranıştır.

Bazen ergenlerin kendilerinden yaşça büyük arkadaşlıklar kurduklarını görüyoruz. Bu tip arkadaşlıkların ergenleri zorlayıcı birçok yanı bulunmaktadır.  Bir üst kuşağın yaşam şekli, değerleri ve beklentilerine ayak uydurmaya çalışmak,  ergenin bocalamalar yaşamasına neden olacaktır. Böyle bir arkadaşlık ergenin farklı, özel, değişik olma ihtiyaçlarını karşılarken kendisinin birçok konuda bilgisiz, yetersiz, aile baskısı altında tutsak bir yaşamı olan, kendi kararlarını alamayan, özgür olmayan, kendi yaşıtlarını küçümseyen ve beğenmeyen şeklinde düşünce ve tutumların da oluşmasına yol açar. Ergen kendi yaşantısını basit ve anlamsız bulurken, yetişkin arkadaşının yaşantısında da tam olarak var olamaz. Yetişkin yaşamının ihtiyaçlarını karşılayacak düşünsel ve duygusal olgunlukta olmadığını göremez. Kendi yaşıtlarının yaşam, istek ve sorunlarını da basit ve anlamsız görür. Yerçekiminin olmadığı bir ortamda gibidir. Ayakları yere basmıyordur. Kendisi gibi olanlar azalmıştır ya da yoktur. Yalnızlaşmıştır. Bu durumun yaratacağı risk, gelişimsel seyrin bozulması şeklinde kendisini gösterir. Bu tip arkadaşlıkların sınırlı bir çerçevede kalmasına çalışılmalı, ergen kendi yaşıtlarıyla kuracağı arkadaşlıklara yönlendirilmelidir. Söz buradayken çocuğunun arkadaşı olmaya çalışan ebeveynlere de ufak bir uyarımız olsun. Çocuğunuzun arkadaşı olmaya çalışmayın. Bu durum öncelikle çocuğunuzdan çok sizi yorar. Ergen arkadaşının yanında sınırsızlığı yaşar- sınırsızca davranmaz- bir de sizin yanınızda bunu yaşarsa o zaman sınırsızca davranmaya da başlar.

Bazen arkadaş arkadaşa baskı unsuru olur. Genellikle ergenler arkadaşı tarafından baskılandığını bilir ve kendi iradesinin dışında arkadaşına ters düşmemek adına ve de istemeye istemeye denileni yapar. Genellikle bu durum düşünsel değil davranışsal alandadır. Gidilecek yer, izlenecek film, yapılacak etkinlikleri kapsar. Sıklık ve aşırılık bu konunun değerlendirmeye alınmasında önemli kavramlardır. Zaman zaman arkadaşları arasında bu tipte çatışan istekler gözlemlenebilir. Bunların bazılarına uyum göstermek kişiliğin daha esnek olması, kendi isteklerini bekletmeyi becerebilme, sabırlı olma gibi birtakım özellikleri olumlu yönde etkiler. Aşırı dozajlar, var olan kişiliği bozmaya, silikleştirmeye ve ergeni zayıflatmaya başlar. Ergenlerin bu konuda kendilerine ait bir çizgileri olmalıdır. Her şeye evet demek her zaman iyi değildir.

ARKADAŞSIZ KALMAK VATANSIZ KALMAK GİBİDİR

Arkadaş ilişkilerinde oluşabilecek en ufak olumsuzluk ergenin dünyasında sarsıcı bir etki yaratır. Bu durum uzun süreli ruhsal dengesizlikler, sinirlilik halleri, mutsuzluk ve değersizlik hisleri yaşamasına neden olur.  Arkadaşı olmamak kendine kör kalmak gibidir. Kendisinde olanların önemli, anlamlı ve değerli olup olmadığını anlayabilmek arkadaşlık ortamında mümkündür ergen için. Ufak tefek farklılıklar olsa da nesiller boyu arkadaşlık ilişkilerinin olmazsa olmaz temel yapıları vardır. Bu, nasıl düşünüleceği ve nasıl davranılacağı konusunda bir tür rehber niteliğindedir. Arkadaşlığın temel niteliklerine aykırı davranmak yalnızlıkla sonuçlanabilir. Bu ergen için korkunç bir bedeldir. Genellikle ergenler bu bedeli ödememek için zaman zaman boyun eğen davranışlar gösterebilirler. Destekleyici olmak henüz kişiliği oluşmakta olan, bu nedenle de birçok konuda nasıl davranması ve nasıl düşünmesi gerektiğini bilemeyen ergen için önemli bir destek ve dayanak noktasıdır.

Hiç arkadaşı olmamak ergenlik dönemindeki en önemli problemdir. Arkadaşı olmayan ya da bir şekilde arkadaşlığı bozulmuş olan ergenin yaşayacağı en önemli duygu beğenilmemek, istenmemek ve değersizlik şeklinde ortaya çıkar. Ergenler için kendilik algısı ve saygısı adına bu durum büyük sarsıntı yaratır. Yalnız kalan ergen her şeyi kendisinde biriktirir. Tahrip gücü yüksek bir bomba gibidir ergen ama dışarıdaki görünümünde sessizlik ve içine kapanıklık hakimdir. Arkadaşsızlığın uzun sürmesi durumunda, kendilik değerinde ciddi düşmeler, insan ilişkilerinde beceri azalmaları, “Benim hakkımda ne düşünüyorlar?” düşünceleriyle takıntılı olma, bu nedenle yaşıtlarıyla iletişime geçmekten kaçınma, kendini ifade etmekten çekinme gibi birtakım olumsuz gelişmeler görülmeye başlanır. Bazı ergenler derinliği görece az olan arkadaşlıklarla durumu idare ederler. Bazıları sanal ortam arkadaşlıklarına yönelebilirler. Kimisi ders başarısı ya da sanatsal bir etkinlikle ihtiyaçları olan pozitif iletiyi dışarıdan alarak psikolojilerini rahatlatabilirler. Ama bunların hiçbiri istenilen gerçek çözüm değildir. Arkadaşsız olmak, gelişimsel olarak incelenmesi gereken bir konudur. Hiç arkadaşı olmayan ergenlerin önceki yaş dönemlerinde de arkadaş edinme konusunda sıkıntıları olduğu gözlenmiştir. Bu nedenle arkadaşlık ilişkileri ne kadar erken başlarsa ergenlik dönemi için de bir o kadar yararlı olur. Çocuklarının arkadaş sorunu olduğunu gören bazı aileler kendi sevgilerinin çocuklarına yeteceğini düşünürler ama bu sorun geçici çözümleri kabul etmez. Arkadaşsızlıktan yakınan ya da hiç arkadaşı olmayan ergenlerin desteğe ihtiyacı olduğu düşünülmeli ve çok gecikmeden bir uzmana başvurulmalıdır.

Sonuç olarak ergen arkadaşlıkları,  yaş döneminin birçok dinamiğine bağlı olarak yetişkin ve çocukluk dönemi arkadaşlıklarından farklılıklar gösterir. Ülkemizdeki tüm ergenleri ve kurdukları arkadaşlıklara göz atma imkanımız olsaydı, bu arkadaşlıkların yapı, içerik, duygu, düşünce ve davranış örüntüleri açısından birbirlerine ne kadar benzediğini görürdük. Bu benzerlik tesadüf mü?  Elbette değil. Bu, ergenlik döneminin belirleyicisi olan tipik durumların sonuçlarıdır aslında.

İnsanın yaşamını anlamlı kılan gelecekte yapacakları değil, geride bıraktığı tarihidir. O tarih ki arkadaşın tanıklığında anlam ve değerini bulur. Sırtınız ARKA-TAŞ’sız kalmasın.

KAYNAKÇA

Çetin, F., Bilbay A.A., Kaymak, D.A. (2003) Çocuklarda Sosyal Beceriler (3.Basım). İstanbul: epsilon
Hortaçsu, N. (2003). Çocuklukta İlişkiler (1.Basım). Ankara: İmge Kitapevi
Hortaçsu, N. (2003). İnsan İlişkileri (3.Basım). Ankara: İmge Kitapevi
Parman, T. (2010). Ergenliğin Yüzleri (1.Basım). İstanbul: Bağlam Yayıncılık
Şemin, R.U. (1992). Gençlik Psikolojisi (3.Basım). İstanbul: Remzi Kitapevi
Terakki Vakfı Okulları Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi. (2009). Arkadaşlık  ve Aile. Sayı 22. Gelişim Bülteni
http://www.ekipnormarazon.com/makaleler/22-ergenlik/58-genclik-cagi-iliskileri

Bu yazı Gelişim dergimizin 2014/2 sayısında yayımlanmıştır.