Nehirce: Toplumsal Barışa Nasıl Katkı Sağlarız?

2517

Tarih Vakfının “Gençler Tarih Yazıyor” projesinin atölyelerini kaleme alan Tepeören Yerleşkemizden ortaokul öğrencimiz Nehir Kale’nin “Nehirce” başlıklı yazısı Toplumsal Tarih dergisinin şubat sayısında yayımlanmıştı. Derginin haziran sayısında ise “Nehirce: Tarihin Yapı Taşı Olmak” başlıklı ikinci yazısı yayımlandı. Kale’nin projenin final gününü anlattığı aşağıdaki son yazısı ise “Nehirce: Toplumsal Barışa Nasıl Katkı Sağlarız?” başlığıyla derginin eylül sayısında yer aldı.

Nehirce: Toplumsal Barışa Nasıl Katkı Sağlarız?

26 Mayıs Pazar günü Tarih Vakfı’nın yürütücülüğünde on yedi ortaokul ve lisenin katıldığı Toplumsal Tarihe Bireylerin Yaşamlarından Bakmak: Tarihi Eleştirel Olarak Anlama ve Yazmada Yaşam Yazınının Önemi başlıklı projenin finaline katıldık.  Final günü için heyecanlıydım çünkü Terakki Vakfı Okulları Tepeören Ortaokulu proje ekibi adına temsilen sunumu ben yapacaktım. Diğer on altı okulunda çalışmalarını merakla bekliyordum.

Proje final gününün ev sahipliğini üstlenen Özel Enka Okullarına vardığımızda Tarih Panayırında projemizi sunmak üzere bize ayrılan standımızın yerini bulduk, posterlerimizi astık, broşürlerimizi hazırladık. Diğer okullarda kendi stantlarında  posterlerini, broşürlerini, kartpostallarını, fotoğraflarını, şiirlerini, öykülerini, kronolojilerini ve  hazırladıkları birçok proje ürünlerini heyecanla hazırlıyorlardı. Tüm okullar panayır alanında hazırlıklarını tamamladıktan sonra konferans salonuna yönlendirildik. Tarih Vakfı’nın beş yıldır devam ettirdiği “Gençler Tarih Yazıyor” projesinin tüm sürecini anlatan video gösterimi ile başladı. Aynı zamanda beş yıldır projeye devam eden üç arkadaşımızı dinledik, Vera Zeynep Adıgüzel, Ata Kayra Çuhadar, Eren Rosso projeye devam etme nedenlerini, projenin onlara sağladığı becerileri ve hayata bakış açılarını nasıl etkilediğini anlattılar.

Özel Enka Lisesi Müdürü Selcen Özkaya Seçil’in açılış konuşmalarının ardından Tarih Vakfı  Genel Müdürü Doç. Dr. İsmet Akça konuşmasında, bu projenin Tarih Vakfı’nın en önem verdiği çalışmalardan biri olduğunu ifade etti.  

Açılış konuşmalarının ardından proje yürütücülerinden Erol Köroğlu’ “Tarihi Yapan Bireyleri Seçemeyenler İçin Bir Kılavuz: Yaşam Anlatılarının Önemi ve Bunu Vurgulamanın Yolları” başlıklı bir konuşma yaptı. Sunumuna orada bulunması gereken ama yaşadığı hukuksuzluktan dolayı orada bulunamayan proje yürütücülerinden Prof. Dr. Füsun Üstel’in biyografisini okuyarak başladı. Erol Köroğlu sunumunda Kemal Tahir’in Yorgun Savaşçı adlı kitabından bir kesit okudu. Üzerinde tartıştığımız konu bir savaştan döndükten sonra başka bir savaşa daha gönderilmemek için direnen veya geri döndüğünde hiçbir şeyin aynı kalmadığını gören askerlerdi. Bu kesitte de bu duruma uygun bir örnek vardı. Ana karakter Birinci Dünya Savaşı’ndan kör olarak döndüğünde ailesinin bıraktığı gibi olmadığını, karısının küçük erkek kardeşiyle kaçtığını görüyordu. Bu acı ile yüzleşmemek için de Kurtuluş Savaşı’na katılmaya karar veriyordu. Oysa sunumda öğrendim ki çoğu asker ana karakterin aksine Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Kurtuluş Savaşı’na katılmaya zorlanmıştı.

Dr. Öğr. Üyesi Erol Köroğlu’nun moderatörlüğünde ilk öğrenci oturumu başladı.

Oturum, İELEV Özel 125. Yıl Ortaokulu’nun sunumu ile başladı. Suriye İç Savaşı’nın Ardından Türkiye’ye Mülteci Göçü başlıklı sunumda,  Türkiye’de yaşayan, elinde diplomasından başka hiçbir şeyi olmayan bir öğretmenle sözlü tarih çalışması yapmışlardı. Çalışmaları çok ilgi çekiciydi. Türkiye’de yaşayan Suriyeliler ile ilgili önyargıları olumlu yönde değiştirmeyi hedefliyorlardı. Panayır sırasında neden bu konuyu seçtiklerini sorduğumda ilk hedeflerinin kendi önyargılarını kırmak olduğunu söylediler.

Ulus Özel Musevi Ortaokulu,  Beyin Göçü başlıklı sunumda, Beyin Göçü’nün günümüz Türkiye’sinin en büyük problemlerinden biri olduğunun altını çizerek, insanları bu büyük problemle ilgili bilinçlendirdiler. Ayrıca Aziz Sancar’ın yaşam hikayesinin bu konuyu seçmelerinde etkili bir rol oynadığını söylediler.

FMV Işık Ortaokulu Nişantaşı Kampüsü,  Türkiye’de Köyden Kente Göç: Aşağı Sadık Köyü’nden İstanbul’a başlıklı sunumda, Gümüşhane’de doğup babasının şehit olmasının ardından Sivas’a, Sivas’tan Kayseri’deki eski bir manastıra oradan Erenköy’e ve en son kendi köyüne geçmiş bir yetimin hikayesi anlatılıyordu. İki Dünya Savaşı boyunca ve savaşlar sonrasında bir yetimin yaşam öyküsünü bize ulaştırdılar.

Terakki Vakfı Özel Şişli Terakki Tepeören Ortaokulu, Abhaz Sürgünü: Sürgündeki Hayatlar başlıklı sunumumuzda,  Abhaz Derneği’nden sürgünü yaşamış ailelerden üç kişiye ulaştık ve onlarla sözlü tarih çalışmaları yaptık.  Bu konuyu seçme sebebimiz, grubumuzdan bir arkadaşımızın Abhaz olması ve Abhaz Sürgünü’nün çoğu insan tarafından bilinmemesi bizim bu konu üzerine çalışmamıza neden oldu.

Özel Alev Ortaokulu, Türkiye’den Almanya’ya İşçi Göçleri başlıklı sunumda, Türkiye’den Almanya’ya giden işçi göçlerinin göç edenlerin yaşamına olan etkisini ortaya koyabilmeyi amaçlıyordu. Grup üyelerinden birisinin dedesi bu göçü yaşamış olduğu için bu konuyu seçmişlerdi.

Terakki Vakfı Özel Şişli Terakki Tepeören Anadolu Lisesi, Tercan’dan İstanbul’a: Otomatik Göç başlıklı sunumda, grup üyelerinden birinin anneannesinin yaşadığı göçün yıllar içinde onların yaşamlarına olan etkisini anlattı.   

Özel Alman Lisesi, Türki Cumhuriyetlerden Türkiye’ye İşçi Göçü başlıklı sunumda, ülkemize Türki Cumhuriyetlerden gelen bir sürü göçmenin neden ülkemizde bulunduklarını ve neden bu kadar kalabalık olduklarını merak ettiklerini söylediler.

ODTÜ Geliştirme Vakfı Özel Lisesi, Tunceli’den Zorunlu Göç başlıklı sunumda,  yakın tarihte yaşanan bu zorunlu göçün halka yansımayan yönlerinin olduğunu vurguladılar.  Yapılan sözlü tarih görüşmelerinde ise bu olayın çok farklı boyutlarının olduğunu fark ettiklerini ifade ettiler.

Özel ENKA Lisesi, Türkiye’de Köyden Kente Göç: Mesudiye’den İstanbul’a başlıklı sunumda,  yakın çevrelerinde bu tür göçlerin yoğun olması sebebiyle araştırdıklarını dile getirdiler. 

İlk öğrenci oturumu sona erdiğinde öğlen yemeği için ara verildi.

Ara sona erdiğinde Dr. Öğr. Üyesi Özlem Çaykent’in moderatörlüğünde,  ikinci öğrenci oturumu başladı.

Özel ENKA Ortaokulu, 80’li Yıllarda Bulgaristan’dan Türkiye’ye Göç başlıklı sunumda,   bu göçü yaşayan insanların çok ağır bir asimilasyona maruz kalmaları ve onların seslerini duyurmak için bu konuyu seçtiklerini belirttiler. Grup üyelerinden birinin komşunun bu göçü yaşamış olması da konuyu seçme nedenlerindendir.

FMV Özel Ispartakule Işık Ortaokulu, Balkan Göçleri  başlıklı sunumda,   1972’de Balkanlardan Sırpların baskısı sebebiyle Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan grup üyelerinden birinin anneannesinin yaşam öyküsünü ele aldıklarını ifade ettiler.

Terakki Vakfı Özel Şişli Terakki Ortaokulu,  Mübadele: Girit Adası’ndan İzmir’e Göç başlıklı sunumda, siyasi bir kararın milyonların hayatını değiştirmesi ve grup üyelerinden birinin akrabasının bu mübadeleyi yaşaması sebebiyle konuyu seçtiklerini dile getirdiler.

Özel Getronagan Ermeni Lisesi,  Cumhuriyet Sonrası Ermenilerin Anadolu’dan Göçü başlıklı sunumda, kendi atalarının tarihini daha iyi anlama ihtiyacı hissettikleri için bu konuyu seçtiklerini belirttiler.

Terakki Vakfı Özel Şişli Terakki Lisesi, II. Dünya Savaşı Sırasında Almanya’dan Türkiye’ye İltica Eden Musevi Bilim İnsanları ve Onların Yetiştirdiği Öğrenciler başlıklı sunumda, Muazzez İlmiye Çığ ve Rıfat Bali ile yapılan sözlü tarih görüşmelerinin iki farklı bakış açısı ile değerlendirilmesi yapıldı.

ALKEV Özel Anadolu ve Fen Lisesi, Almanya’ya Yapılan Türk Göçlerinden Sonra Yemek Kültüründeki Etki ve Değişim başlıklı sunumda, Almanya’ya yapılan Türk göçlerinden sonra onların yemek kültürlerindeki değişimdi. Bu sunumun diğer sunumlardan farkı insanların göçünü ve göçün insan yaşamına etkilerini anlatırken onlar göçün göç edilen yerdeki yemek kültürü üzerindeki etkisini ele almışlardı. Grup üyelerinin Almanya’da akrabalarının olması bu konuyu seçmelerindeki en önemli etken olduğunu ifade ettiler.

Özel ALEV Lisesi, 1915’te Yaşanan Zorunlu Göç: Öncesi ve Sonrası başlıklı sunumda, grup üyelerinden birinin anneannesinin 1915’te yaşanan zorunlu göç ile değişen yaşamı üzerinden sözlü tarih çalışması yapıldığı belirtildi. 

Ulus Özel Musevi Lisesi, 1934 Trakya Olayları Sonrası Yaşanan Yahudi Göçü başlıklı sunumda, grup üyeleri kendi atalarının yaşadığı olaylar ve sonrasında gerçekleşen göçlerle ilgili araştırma yapmak istedikleri için bu konuyu seçtiklerini belirttiler.

Öğrenci oturumları sona erdiğinde tarih panayırında ürünler sunuldu. Grupların çoğunda birkaç kişi merak edenlere neden bu konuyu seçtiklerini ve daha nice soruyu yanıtlarken diğer birkaç üye insanlara broşürlerinden dağıtıyordu. Herkes özgür hareket ediyordu.  İzledikleri öğrenci sunumlarından sonra hakkında daha çok şey öğrenmek istedikleri sunumu yapan okulun standına gidiyorlardı. Ben de tabii ki bu fırsatı kaçırmadım. Zamanım yettiğince her standa uğradım ve herkese bu konuyu neden seçtiklerini sordum. Bana kalırsa etkinliğin en can alıcı noktası buydu, çünkü izlediğim sunumlardan sonra aklıma gelecek her türlü soruyu sunumu yapanlar cevaplayınca her soru en sağlam kaynak tarafından  cevaplandırılmış oluyordu.

Tarih panayırı sona erdiğinde öğrenci oturumlarını, proje ürünlerini ve proje sürecini değerlendirmek üzere alanında uzman kişiler ile proje yürütücüsü Fırat Güllü moderatörlüğünde bir kapanış paneli gerçekleşti. Kapanış paneline Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci, Doç. Dr. Ulaş Sunata, Dr. Öğr. Üyesi Tolga Cora ve Serdar Korucu panelist olarak katıldılar.

Panelistler öğrenci çalışmalarını değerlendirirken özellikle Pınar Hoca’nın söylediği şu sözler çok dikkatimi çekti: “Siz sunumlarda karşılaştığınız zorlukları saklamıyor, aksine onları sunum malzemesi olarak kullanıyorsunuz. Bu bazı akademisyenlerin de üzerinde çalıştığı bir şey.” Uzmanların değerlendirmeleri bizim yaptığımız çalışmaları daha iyi derinleştirmemizi sağlıyordu. Örneğin; Pınar Hoca, göçün kendisini anlatmaya başladı. Her zaman ve hangi şartlarda olursa olsun hem olumlu hem olumsuz etkileri olacağının altını çizdi. Ayrıca göçe verdiğimiz emeğin hem geçmişimiz, hem de geleceğimiz olduğunu söyledi. Biz bunu zaten göç etmiş insanlarla sözlü tarih çalışmaları yaparken kavramıştık. Pınar Hoca’nın yaptığı değerlendirme ile bunu daha da iyi anladık.

Projesi süreci bana 24 Mart atölyesinde Özlem Çaykent’in söylediği sözü bir kere daha hatırlattı: “Sözlü tarih kendi tarihini aramaktır.” Bizlerin çoğunun ailesi göç etmişti. Bu çalışmaların hepsi bizim kendi köklerimizi, hiç yaşamadığımız geçmişlerimizi daha iyi anlamamızı sağlıyordu. Ayrıca şu sonuca da varmıştık ki bireylerin yaşamından toplumsal tarihe bakmak toplumsal barışa katkı sağlıyordu çünkü aramızdaki önyargıları yıkmanın en kalıcı yoluydu yaşam yazını ve sözlü tarih çalışmak. Kendi derdini dillendirememiş, acı bir geçmişe sahip toplumları bize açıklıyordu adeta.  Bu yüzden sessizlerin ve mağdurların tarihini de yazmak, onları da anlayabilmek ve böylece kaosu azaltarak toplumsal barışa katkı sağlayabilmek önemliydi. Bu proje içinde olmak bizlere olaylara farklı objektiflerden bakabilmenin aslında ne kadar kolay olduğunu fark ettirdi.  Bu sunumlar önemliydi çünkü bizler bu projenin sayesinde sessiz kalmayanlar, sessizin de sesini çıkarmasını sağlayanlar olduk, olmaya da devam edeceğiz.