“Değerli Öğretmenlerim ve Sevgili Arkadaşlarım,
1932’deki ilk Türk Dili Kurultayı’nın açılış günü olan 26 Eylül, her yıl ülkemizde “Dil Bayramı” olarak kutlanmaktadır. Bugün de bu bayramın anlam ve önemini sizlerle paylaşmak istedim.
Şimdi bir an için bir bilim-kurgu sahnesi hayal etsek… Dillerin olmadığı bir dünyadaki bir anın sahnesi… Bu sahnede muhtemelen anlatamayan ve anlaşamayan insanlar olacak ve bir kargaşa doğacak. Bu kargaşanın sonucu savaşlar, yokluklar, acı da kaçınılmaz olacak. Koskoca medeniyetler yitip gidecek.
Demek ki gündelik yaşamımızda hep kullandığımız dilimize, ana dilimize sahip çıkmak, onu en güzel hâliyle kullanmak boynumuzun borcudur. Konuyla ilgili geçenlerde okumuş olduğum şu hikâyeciği de sizlerle paylaşmak istiyorum:
İki genç balık, birlikte yüzerken ters yönde gelmekte olan yaşlı bir balığa rastlar. Yaşlı balık başıyla selam verir ve “Günaydın gençler! Su nasıl?” der. Genç balıklar yüzmeye devam eder ve balıklardan biri nihayet diğerine dönerek sorar: “Su da neyin nesi?”
İnsan her gün gördüğü bir varlığı, her gün kullandığı bir aracı, nesneyi bazen görmez olur ve değerini onu kaybettiği zaman anlar ya; gelin biz dilimizin, ana dilimizin değerini onu kaybettiğimizde değil de şimdi anlayalım. Şu andan itibaren dört elle sarılalım dilimize, dillerimize… Hem bu ülkede yaşayan ve Türkçeyi kullanan vatandaşlar olarak hem de bir dünya vatandaşı olarak Türkçeye ve tüm dillere sahip çıkalım. Türkçemizi ve tüm dilleri en güzel, en yalın, en açık, en duru şekliyle kullanmaya özen gösterelim.
Unutmayalım ki bir dil o dile hâkim ana dil kullanıcıları tarafından kullanılmazsa, dile gereken önem verilmezse, bir dil diğer dillerin etkisi altında kalırsa o dil yozlaşır. Bu dil yozlaşmasına engel olmak için şu andan itibaren hep birlikte dil seferberliği ilan edelim ve derslerde, gündelik yaşamımızda, sosyal medyada, her yerde kullandığımız dile özen gösterelim. Türkçe konuşurken “bye bye, ok, center” demek hem Türkçeyi hem de aslında İngilizceyi yozlaştırmaktır, unutmayalım. “Sıhhatler olsun” yerine “saatler olsun”, “çok güzel veya harika” demek yerine “korkunç güzel!” demek ne çok şey eksiltiyor dilimizden. Fark edelim.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Amacımız, Türk dilinin öz zenginliğini ortaya çıkarmak, onu dünya dilleri arasında, değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmektir.” sözünü yüreğimizde ve aklımızda yaşatalım. Yaşatalım ki gönül coğrafyamızın dili Türkçemiz de kendine yakışır şekilde var olsun. 26 Eylül Dil Bayramı’mız kutlu olsun!
İyi dersler…”
Seza Bayat (8 B)
Terakki Vakfı Özel Şişli Terakki Tepeören Ortaokulu