78 yıldır, her 10 Kasım’da olduğu gibi bu 10 Kasım’da da içimizde bir özlem, bir burukluk, bir arayış vardı. Her geçen gün daha büyük bir hasretle yokluğunu hissettiren ulu önder Atatürk’ü anmak için bu yıl okulumuzda çok değerli bir misafir ağırladık. Özden İnönü Toker, günün anlam ve önemine uygun olarak bize Atatürk ve babası İsmet İnönü ile olan anılarından bahsetti.
Tarihe canlı olarak tanıklık etmiş misafirimizin bizimle paylaşabileceklerini dinlemek için heyecanlı bir şekilde kültür merkezimizde yerimizi aldık. İleri yaşına rağmen oldukça enerjik biri olan Özden İnönü Toker, bize oldukça ilginç ve güzel bir konuşma yaptı. Konuşması çoğunlukla merak edildiği üzere cumhuriyetin ilk yıllarında yaşananlar üzerineydi. Kendisi bir cumhuriyet kadını olmak dışında adeta cumhuriyetin ta kendisiydi.
“Öğrenmenin yaşı yoktur. Sürekli merak edin ve öğrenin.’’ tavsiyesiyle konuşmasına başlayan konuğumuz, babasının öğrenme merakının asla dinmediğini söyledi ve örnek olarak, İsmet İnönü’nün hayatının ilerleyen yıllarında aldığı yüzme, kimya ve yabancı dil derslerinden bahsetti. Daha sonra Atatürk ile olan anılarını bizimle paylaştı. Belki de konuşmanın en ilginç yanı burasıydı. TBMM’nin önünde, atının üstünde gördüğümüz o büyük asker, başkomutan Atatürk’ün küçük bir kıza bir yemek masasında hayallerini sorması, bu küçük kızın ve onun gibi bütün çocukların hayallerini gerçekleştirmek için, nefes aldığı her bir saniyeyi bu vatana adamasıydı bize en çok dokunan. O dönemde küçük bir kıza hayallerini gerçekleştirmesini öğütleyen Atatürk, aslında bu vatanın geleceğinde görmek istediği eşitlik, özgürlük ve adalet kavramlarının temellerini atmıştı. Hem Özden İnönü Toker’e, hem de hepimize verdiği “Merak edin. Her şeyi sorun.’’ öğüdü işlemişti içimize. Özden Hanım bize evlerindeki yemek masasında yaşananları anlattı. Bugün Pembe Köşk’te hala görebileceğiniz açılabilir 30 kişilik yemek masası, Türkiye Cumhuriyeti’nin planlandığı nadide yerlerden birisidir. Atatürk ve arkadaşlarının toplanarak ekonomiyi nasıl kalkındırabileceklerini, hangi yenilikleri yapacaklarını ve bu devletin temelleriyle ilgili birçok şey o masada görüşüldü. O masada yeniliğin, demokrasinin, adaletin temelleri atıldı, o masada küçük bir kızın hayalleri belki de ilk defa önem kazandı ve o masada Özden İnönü Toker, Atatürk’le yıllarını paylaştı.
Özden Hanım’ın konuşması bitince sıra sorulara geldi. Atatürk ve İnönü’nün o zamanlarda hayallerini kurdukları Türkiye’de, geleceğin Türkiye’sinde yaşayan bizlerin bilmediği bir şey vardı. Acaba hayallerini kurdukları Türkiye, gerçekten bugün yaşadığımız Türkiye miydi? Özden Toker, bu soruya “laiklik” kavramını irdeleyerek ve cumhuriyetin temellerini oluşturan kavramların günümüzdeki uygulanışlarını tartışarak cevap verdi. Atatürk’ün her zaman gerçekçi hayaller kurduğuna fakat asla hayallerden vazgeçmediğine değinen konuğumuz, Nutuk’un içerik olarak öneminden ve bu günleri yansıttığından bahsetti. Ardından, 10 Kasım 1938’de Pembe Köşk’te ve Türkiye’de neler yaşandığını anlattı. 10 Kasım 1938’de herkesin aklından geçen “Şimdi ne yapacağız?” sorusu olmuştu ve bu soru, o sıralarda 8 yaşında bir kız çocuğu olan Özden İnönü’nün bile aklını kurcalamıştı.
Bizce bu konferansın en ilginç yanı, öğrenilen küçük detaylar ve çoğunlukla efsaneler olarak gördüğümüz tarihi figürlerin insanlaşmasıydı. Kurtuluş Savaşı’nda önemli zaferler kazanan, ilk başbakanımız ikinci cumhurbaşkanımız İsmet Paşa’nın, İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanların Türkiye Cumhuriyeti’ne saldırma planlarını hayata geçirmekten vazgeçmesi üzerine gece sevinçten yatağında gülme krizi geçirdiğini öğrenmek bir lider olarak onun insani yönünü daha iyi hissetmemizi sağladı. Hayallerimizde hep birer “kahraman” olarak soyutlaşan kişiler, bu konferans sayesinde daha somut insanlara dönüştüler. Atatürk’ün Nutuk’unun günümüzü anlattığını fark etmemiz; kurduğu hayallerin ve inandığı geleceğin bizi, Cumhuriyetimizi bu günlere getirdiğini anlamamız ona duyduğumuz saygıyı, özlemi ve minneti artırdı. Tarihe tanıklık etmiş konuğumuz, hiçbir tarih kitabında bulamayacağımız bilgileri öğrenmemizi sağladı. Konuğumuz sayesinde, bugünlerde belki de en çok ihtiyacımız olan Atatürk’ün fikirlerini, her hücremizde biraz daha canlı ve biraz daha coşkulu hissettik.
Bizlerin bu buluşma öncesinde hayal bile edemeyeceğimiz anılarıyla ve Atatürk’ün kendisine verdiği öğütleri bize aktarmasıyla Özden İnönü Toker, hepimizin yüreğinde ve aklında önemli bir iz bıraktı. Bu vesileyle Atatürk’ün en büyük hayallerinden biri daha gerçekleşti bizce: Düşünceleri ölümünden 78 yıl sonra başka bir nesle aktarıldı. Şuna inanıyoruz ki, her daim yolundan gideceğimiz, her an arayacağımız fakat hiç bir zaman aramaktan, izinden gitmekten ve değerlerini savunmaktan sonuna kadar vazgeçmeyeceğimiz Atatürk, o sohbet sırasında bir kez daha orada bizimleydi.
Gökçe Meraklı (11A) ve Sena Ecem Altun (11A)