10 Kasım 2020, Atamızın aramızdan ayrılışının 82. yıldönümü. Her yıl olduğu gibi, bu 10 Kasım sabahında, saat 9’u 5 geçe, Terakki Vakfı Okullarının tüm öğrencileri ve öğretmenleri Atatürk’ün manevi huzurundaydı, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’ndan sonra Edebiyat Öğretmenimiz Zehra Tuygun Pehlivan’ın konuşmasını dinledi ve Müzik Bölümümüzün öğrencilerimizle birlikte çevrim içi olarak hazırladığı oratoryoyu izledi.
Törenimizden sonra gerçekleşen “Bir Öncü, Bir Lider Olarak Atatürk” web seminerimizde Prof. Dr. Emre Kongar konuğumuz oldu. Ortaokul 8. sınıf ve lise öğrencilerimizin dinleyici olduğu web seminerimizde Kongar, konuşmasına Mustafa Kemal’in bir lider olarak görünür olmaya başladığı dönemde nasıl krizleri yönetmek durumunda kaldığını açıklayarak başladı. Osmanlı İmparatorluğunun askeri yenilgiler, toprak kaybı, tüm bunların getirdiği fakirleşmenin ardından Batı’nın yarı-sömürgesi haline geldiğinden; Düyun-u Umumiye ile ekonomik olarak da çöküşe gidildiğinden; bu tahribat sonrasında yaşanan 1. Dünya Savaşının ise ülkeyi yıkıma götürdüğünden bahsetti. 1. Dünya Savaşını kazanan devletlerin Osmanlı’yı işgal ettiğinden, Kurtuluş Savaşının aslında tüm bu devletlere karşı verilen bir savaş olduğundan bahseden Kongar, bir yandan da iç isyanların yaşandığından söz etti. Kongar yok edilmiş bir imparatorluk yerine Cumhuriyet’i kurma başarısının mucize gibi olduğunu vurguladı.
Daha sonra, konuşmasına Atatürk’ün liderlik vasıflarından bahsederek devam eden konuşmacımız, bu dönemde dünyada var olan rejimlere bakılırsa, Mustafa Kemal’in önünde dört seçenek olduğunu söyledi: İlk seçenek Osmanlı için daha tanıdık olan ve Kurtuluş Savaşı’nın lider kadrosunun çoğunun da tercih ettiği Hilafet rejimi idi, ki arkadaşları Büyük Millet Meclisi halkın temsilcisi, lider de Meclis Başkanı olarak halife olmalı diye düşünüyorlardı. Atatürk bunu kabul etmedi. İkinci seçenek, Mussolini ve Hitler’in çizgisi, yani Türk faşizmini inşa etmesi gerektiğini söyleyenler oluyordu. Atatürk, bu kesime de bunun adının diktatörlük olduğunu söyleyerek bu seçeneği de kabul etmedi. Üçüncü seçenek Sovyetler Birliği’nin temsil ettiği komünist rejimin ilan edilmesiydi, Atatürk bu seçeneği de kabul etmedi. Bunları açıkladıktan sonra Kongar, Atatürk’ün en beklenmedik olan dördüncü seçeneği, yani cumhuriyet rejimini seçtiğini belirtti.
“Osmanlı niye çöktü” sorusunun çok önemli bir soru olduğunu; Osmanlı’nın ne dindar olduğu için, ne de dinden saptığı için çöktüğünü belirten Kongar, Osmanlı’nın Endüstri Devrimini kaçırdığı için çöktüğünü vurguladı. İnsanlık tarihinde Endüstri Devriminin yarattığı yeni çağın kendisinden önceki çağlardan –toplayıcı-avcı dönem; Tarım Devrimi dönemi- nasıl ayrıştığını detaylı şekilde açıklayan Kongar, toprağın değerli olduğu, insanlarınsa köle veya köylü olduğu tarım toplumlarının Endüstri Devrimi’yle dönüştüğünü, fabrikaların ortaya çıktığını ve güç getirdiğini, insanlarınsa özgür işçilere dönüştüğünü açıkladı. Bu dönemin ayrıca, imparatorluklardan ulus-devletlere geçiş dönemi olduğunu vurgulayarak, Osmanlı’nın tüm bu dönüşümleri kaçırdığı için çöktüğünü belirtti.
Atatürk’ün liderliğinde öngörünün çok önemli bir yer teşkil ettiğini belirten Kongar, Atatürk’ün sadece ülkeyi yok olmaktan kurtarmadığını, bu dönüşüm ve çağa ayak uydurma ihtiyacını da görüp gerçekleştirdiğini, milli iradeyi hakim kıldığını söyledi. Cumhuriyet’in ilanıyla Atatürk’ün ölümü arasında sadece 15 yıl olduğunu da belirterek, bu geçişi 15 yıla sığdırdığını da ifade etti.
Terakkili gençlere, Atatürk’ün inşa ettiği ülkede hakim kılmaya çalıştığı değerler içinde en çok sahip çıkmaları gereken değerler olarak özgürlük ve bağımsızlık fikrine sahip çıkma çağrısı yapan Kongar, özgürlük ve bağımsızlığın her türlü baskıdan ve her türlü dogmadan özgür olmak anlamına geldiğini de açıkladı. Bu değerlerin akıl ve bilim anlamına geldiğini belirterek öğrencilerimize okuma, sorgulama, düşünme becerisini geliştirme, özgürlük ve bağımsızlıklarını kimseye ipotek etmeme çağrısında bulundu.
Aynı zamanda Terakki mezunu olan Prof. Dr. Emre Kongar, “kardeşlerim” diye seslendiği öğrencilerimize, kendi öğrencilik yıllarından bahsederek Terakki’de akıl ve bilim çerçevesinin ne kadar güçlü olduğunu vurguladı.